Translate

25 Ekim 2014 Cumartesi

evin hali..


Ne yazsam ne yazsam diye düşündüm durdum , aslında aklımda paylaşıcak çok şey vardı. Aralıksız 3 saat uyuyabildiğim gecelerin sabahında yeni oyun fikirleri bile bulabiliyorum . Ancak şu an öyle yorgunum ki aklıma hiç bir şey gelmedi bende salonun son halini fotografiklerle paylaşmak istedim.





baba yorgun : )....

  

3 Ekim 2014 Cuma

işe dönüş -kürkçü dükkanına dönüş-çalışan anne



O günün geleceğini biliyordum , devam etmem gereken bir kariyerim vardı vakit yaklaşıyordu. Hala evde olduğum o son dönem her günü o dönüş gününün yaklaştığını kendime unutturarak başladım. Çünkü oğlumla geçiriceğim her anın kusursuz , onun için de süper mega eğlenceli olmasını istiyordum. Sabahım ilk ışıklarında full enerjiyle uyanan oğlum ben daha gözlerimi açmaya uğraşırken evin içinde koşturmaya başlıyordu. İlk uyku molasında ancak kahve içebiliyor , şanslıysam birşeyler yiyebiliyordum. Uykusu öyle hafif ki çıt sesinden hareketlenmeye başlıyordu yattığı yerde .. bende yanından ayrılamıyordum öyle olunca ..her gece yattığımda ben işe dönünce nasıl bir düzen kurucağımızı düşünüyordum zaten delik deşik olan uykum iyice kalitesiz bir hal aldı. Mütemadiyen araştırma yapıyordum. Bakıcı , kreş ? Hem bakıcı hem kreş ?? ne bakıcı ne kreş..?!! otur evinde bak çocuğuna diyen bir içgüdü ,şimdiye kadar o kadar dirsek çürüttün böyle evde oturmaya devam edemezsin diyen bir beyin , uykusuzluğun dibinde hala herşeyi yetiştirmeye çalışan bir beden ..bunun yanında pırıl pırıl bana bakan bir çift zeytin göz , boynuma dolanna minik eller ..Ah hem kafa hem gönül karışıklığı .. Annelik deliliğin bir sınıfı zaten .
Ben hiç istemedim kreşe gitmesini üç yaşına kadar ..bilimseliz ya onca makale okudum. Kreşe gidicek çocuğun hazır olduğunu en iyi şöyle anlarsınız böyle anlarsınız bir ton hikaye .. çocuk evde büyür diyen ikinci bir ton hikaye .. Esası şudur ; bir çocuğa annesinden daha iyi bakıcak başka kimse yoktur ancak annenin çalışmak zorunda olması çocuğuna artık bakmıyacağı anlamınada gelmez. Anne işe gider yorulur gelir eve annelik görevine devam eder. Ayrıldığımız ilk günlerdeki suçluluk duygusunu aştıktan ve noyanın mutlu olduğunu gördükten sonra en sonunda devreye giren beynim ve hala iyi bir anne olduğum gerçeğini burnuma gözüme sokan mantığım sayesinde sonunda normal insan ve daha da çok yorulan anne olarak hayatıma devam etmeye yeni düzene alışmaya başladım. Taşlar yerine oturmadan yazamazdım bu yazıyı ..Öyle yapsam ne kadar berbat bir anneyim ben çocuğumu bırakıp işe gidiyorumdan öte bir şey çıkmazdı. Neyse biraz geri saralım madem deneyimlerimizi paylaşıyoruz ..

Önce bakıcı arayışına girdim. Şimdi uzmanlar diyorki siz çocuktan ayrılmadan en az bir ay önce bakıcınız gelsin çocuk anne yanındayken bakıcıya alışsın.Sizde süreyi uzata uzata çocuğu bakıcı ile kalmaya alıştırın Nerden biliceksin belki bir ay melek gibi olan bakıcı sonra napıcak çocuğa ,evin heryerine güvenlik kamerası kurup bütün ügn çocuğu izleyemezsin ki işte ..(a.paranoyak anne b.tedirgin anne??c.temkinli anne d.katil olma potansiyeli yüksek anne e.hepsi) Elbette ki bu fikri denedik . Bizde bu süreci yaşayan herkes gibi bakıcı aradık. Önce orta yaşlarının sonunda bir hanım teşrif etti.Aslında tamda teşrif edemedi. Biz noyanla teyzeyi gidip aldık çünkü hangi otobüse biniceğini bulamadı. Hafif bir anadolu şivesiyle konuşan erzurumlu bakıcı adayımız ben çocuğa bakarken mutfağı temizlemeye başladı.sanırım iyi temizlik yaparsa işi alıcağını düşündü. Buzdolabının raflarını söktü yerine takamadık. Bu esnada çocuk heryeri karıştırmaya devam etti. Ben günü yorgun ve duble gergin tamamlarken mutfak kapanışı temiz bitirdi. Buzdolabının raflarını takmak iş dönüşü babanın görevi oldu .Katılımcımıza teşekkür ettik Başarılarının devamını dileyerek ayrıldık.
Bulduğumuz ikinci aday eşimin iş arkadaşının bakıcısının arkadaşı ,bakıcıdan referanslı bakıcı olmuş oluyor bu durumda ..İkinci adayla telefonda konuşmaktan öteye geçemedik. Başı kapalı temiz bir hanımmış duyduğumuza göre inancına hala saygımız var.
-Merhaba biipipp hanım biz seferoğulları ailesi olarak 13 aylık oğlumuza bakıcı arıyoruz. Sizi şekerpare hanım önderdi.
-evet evet ben çocuk bakıyordum önceden hatta iki tane bakıyordum. Siz ne istiyorsunuz tam olarak
-valla biz çocuk bakılsın istiyoruz tam olarak
-kaç para verceğiniz ??
-şu kadar vericez oğlumuzun bakımı yemeği , o uyurkende biraz ortalık toplarsınız temizlik beklentimiz yok.
-temizliğe gelen ayrı kadınınız var mı? Benim önceki çalıştığım yerde vardı. (2. adayın koordinatörlük arzusu var altına da çalışan alıcak anladığım kadarıyla)
-valla temizliğe gelen kimse yok ben yapıyorum. Artık hafta sonları yine ben yapıcam.(çünküüü aynı anda hem bakıcı hem temizlikçi tutucak kadar param olsaydı zaten çalışmaz ikinci çocuğu yapıştırıverdim madem para bok ne işim var hastanede çalışmaya gidicem)
-tamam bende isterim sizinle çalışmak yalnız ben namaz kılıyorum sorun olur mu ????
-(iç ses) çocuk ağlamaktan bi tarafını yırtarken siz eğilirseniz ben tekme atmak isteyebilirim onun dışında bir sorun olmaz
-Anladım biz sizi daha sonra arıycaz.
-(telefon) biiip biip biip..
Örnek teşkil etmesi için en göze çarpanları yazdım. Büyük çaresizlik ve hüsranla biten arayışın ardından bütün o çocuk kreşe ne zaman gider,ne zaman hazır olur ?? makalelerini düşünerek büyük cevabı verdim. Biz hazırıııızzz!
Şanslı olduğum iki nokta var. İlki oğlum 6 aylıkken katıldığımız bir oyun grubumuz vardı. Sayesinde hem o hem ben yeni arkadaşlar edindik ve çok şey öğrendik. Bu yüzden onun başka çocuklardan oluşan bir grup içine ilk girdiğinde dehşete düşmeyeceğini biliyordum ( -kim lan bu veletler ? Annem nerdeee laaannnn yerine şşş anneee anneeeeeee ya annee nereye gidiyosunn??? Ne zaman gelicen onu söyle bari kadın diye bağırdı. )
İkinciside çalıştığım hastanenin bir kreşi vardı. Oğlumla aynı bahçedeydik ve bana ihtiyacı olsa bir nefeste oraya koşucak kadar kondisyonum iyiydi hahha şaka şaka bi nefeste koşamamda yakınımdaydı işte yürüyerek 3 dakika :)...





Öncesinde gidip kreşi ziyaret ettim.Ortalığı temizleyen bir hanım beni o esnada bebek grubunun yanında olan yönetici hanımın odasına aldı. Beklerken etrafı inceledim. Masasında isimliği vardı. Altında da uzmanlık alanı yazıyordu ; Çocuk gelişimi uzmanı . Önümdeki sehpada bir koli içinde çocuklara gönderilmiş eğitici dergiler vardı. Duvarlarda çocukların çizdiği resimler asılıydı.Bir anda içimi bir huzur kapladı. İlk izlenimlerim beni öylesine rahatlatmıştı ki ..Bir kaç dakika sonra kendisi odaya girdi. Güler yüz ve düzgün bir Türkçeyle beni karşılayan bu hanıma oğlumda gülücükler atmaya başlamıştı bile.. Bize kreşi gezdirdi. En son bebek grubunun olduğu odayı gördük. Ortalama bir salon büyüklüğünde gayet temiz en uçta bebeklerinin yataklarının olduğu oyuncak dolu bir oda . Ve en inanılmaz kısmı tam uyku saatine denk gelip benim 5 bebeği birbirinden huzurlu yanyana görmüş olmam. Başlarında da şu an Noyanın muhtemelen benden sonra en çok bağlandığı kişilerden biri olan öğretmenleri vardı. Şaşkınlıktan nutkum tutuldu. Ses çıkarmaya korktum birini uyandırırım diye. Blogu takip edenleriniz bilir ,bizim uyku maceramız doğduğundan beri gayet meşakkatli geçti ve halende öyle devam etmekte. Resim 1 de Saatlerce bebek arabasında kendini sallatan, esnemekten çenesi düşen ama hala kordonda tur atıyoruz gibi bir kolunu bebek arabasından sallandırıp etrafa bakınarak zorla uyuyan oğlumu görüyoruz(bana değme spor salonunda harcayamayacağım kaloriyi harcatmış) Bense yanyana dizili , horuldayıp uyuyan beş bebeğe bakıyordum.İnsanın aklı ermiyor. Madem bebek denen canlı böyle  de uyuyabiliyor evladım sen neden ananı danalar gibi koşturuyosun .Apartmanın otoparkının değnekçisi gibi oldum . Kim ne zaman gelse ordayım . Paşa bebek arabasında ense yapıyor uyuycak diye. Biri beni arasa önce otoparka bakıyor öyle bir durumdayız yani. Bu günün akşamında eşimle kararımızı kreşten yana verdik.

                                                          Resim 1: )
Ben işe oğlum kreşe başlamadan önceki gece sanki ben ilk defa okula gidicekmişim gibi heyecanlıydım. Bu sefer heyecandan uyuyamadım. İlk gün sabah bırakırken ne olduğunu pek anlamadan öğretmenine uzandı. Takip eden günlerde benden ayrılırken ağladı. Başlarda hiç bir gündüz uykusuna katılmamış ama diğer bebeklerle çok iyi iletişime geçtiğini söyledi öğretmenimiz. Ilk on günü atlattıktan sonra artık sabah ağlamadan ,hatta benim gidişimi umursamadan (koydu biraz bana burası ana yüreği işte:) )gitti okuluna. Bir ayımızı doldurmak üzereyiz. Yemek yemeyen ,kaşıklara tekme savuran evladım yemek yemeye ve yeni sesler çıkarmaya başladı. Sonunda biraz kilo bile aldı. Gündüzleride orda uyumaya başlamış. Düzeni yavaş yavaş oturuyor. Ben iş çıkış saatini dört gözle bekliyorum. Onu almaya giderken sahibine giden yarış atı gibi seke seke gidiyorum bahçede. Beni görünce kahkahalar atıyor. Benim tarafımdan bakarsak ; çok özlediğim ameliyathaneye kavuştum , yine hastalarım var . 


Hem annelik hem doktorluk yapmak yorucuda olsa uyuduğum o birkaç saatin sonunda mutlu bir kadın olarak uyanıyorum. Kliniğime arkadaşlarımın yanına mesleğime döndüm. Sabah biraz daha erken kalkıp hazırlanıyorum. Hem noyanın annesi olma görevime hem de mesleğime saygımdan biraz daha özen göstermeye çalışıyorum kendime. Eve dönünce oğlumla oynamaya devam ediyorum. Çünkü kendime işe başladığımda çalışmaktan yorgun düşüp çocğuyla vakit geçiremeyecek kadar bitap bir kadın olmaacağıma dair söz verdim Kesinlikle daha çok yoruluyorum ama hepimiz çok muyluyuz. Bu ışıltıya değer..