Translate

29 Kasım 2014 Cumartesi

deneysel cumartesi

   

    Evin son halini yakın zaman önce paylaşmıştım. İşe dönmeden önce haftada 3 gün gelen bir yardımcım vardı. Saolsun istifa etti. Zaten ekonomimize katkısı olur, çocuk dogdu beri paraları epey suladık diye öyle düzenli gelicek birilerinide aramadım işin aslı. Ancak bundan 4-5 ay önce tabi bunlar , noyan o zaman çekmece karıştırmanın, dolapları boşaltmanın ,eline ne gelirse fırlatmanın zevkine varmamış , dağcılık hobisinede henüz başlamamıştı. Sonra bir kariyerim olduğunu yeniden hatırlayıp işe dönünce durumunda sıcaklığıyla önce herşeye yetişmeye çalıştım. Eve gel, yemek hazırla ,baba çocukla yalnız kalmaktan ürktüğü için yemeği çocukla hazırla, arada yetişemediğin yerde babaya görev ver, baba sana zırt pırt ona seslendiğin için gıcık olsun yok bu diğer hikayeydi konuma döneyim ,çocugu yedir , yiyebilirsen sende ye ama sıcak yemen olanaksız çocuğu uyut, masayı topla bulaşıkları sessizce yerleştir , bulaşık makinasının işi bittiğinde uyanıksan makinayı boşalt. (ya da risk alma çocuk uyanabilir bunu yarına bırak) çamaşır yıka .. bi milyon tane işi bitiremeden yat .Sonra kuzu seni 45 dakikada bir uyandırsın ,sıvazla pışpışla , süt ver , geri uyut (uyursa tabi..) Sabahta vaktinde kalk hazırlan ,çocuğu hazırla , makyaj yap ??!! çocuğu kreşe kendini işe yetiştirmeye çalış . Bu performansın hergün olmasına imkan yok ,elbette banyoda yığınla çamaşır , mutfakta tepeleme bulaşık , salonun ortasında oyuncak pazarı oluyor ..


   
    
   Bir cuma gecesi noyanı uyuturken en son hastane formamla uyuya kaldıktan sonra bir deney yapmaya karar verdim. Haftasonu bir gün boyunca hiç oturmazsam sadece evin işlerini yaparsam(çocuğada aynı anda bakarken yapıcam bunları ) yatağa gitmeden önce şöyle bir evime baktığımda acaba evi toplu görebilir miyim diye düşündüm. Takip eden cumartesi deneyimi gerçekleştirdim. Noyan bana biraz kredi verdi ve sabah 8 buçukta uyandı. Önceden dağıtılmış olan salondaki masada kahvaltı edicek kadar yer açıp kahvaltıyı hazırladım. Hatta ekmek pişirdik oğlumla . Baba ayıyı uykusu bitmeden uyandırmadık ( sonra aksi oluyor). Darmaduman salonumuzda harika bir kahvaltı ettik . Babaya aile filmi izlesin (nat geo wild-aslanlar belgeseli) diye kumandayı verip salondaki koltuğuna yerleştirdik (en kolayı buydu) Ortalığı noyanın dağıtma hızından biraz daha hızlı toplamayı başardım. Arada da çamaşır makinasına sürekli birşeyler doldurdum. 12 gibi noyanın uykusu geldi, önce elektrik süpürgesini çalıştırdım sonra noyanı uyuttum zaten bayılıyor hala saç kurutma makinası ,elektrik süpürgesi sesine .. Böylece o uyurken evi süpürdüm. (bu hareketimi dahice buldum) Uyandıgında yerleri silmem imkansız olduğu için (çünkü noyan kovadaki deterjanı suyu oyun sanıyor) hızla yerleride sildim. Uykuya daldıktan bir süre sonra hareket ettiğinde ona dokunmazsam ya da sallamazsam uyanıcağı için bundan sonraki görev planımı onun uyudugu yerde yapılıcak işlerden seçtim. Çamaşırları katlama gibi.. 

Uyandıktan sonra yemek yedirdim . Öğleden sonra 3 gibi babayı uyandırmayı denedik, ben uykumu alamayınca kötü oluyorum dedi , aralarda gözünü aralayıp naptığımıza bakmak suretiyle şekerlemelerine devam etti. Bu arada akşam öğünü atıştırmalıklar falan derken mutfak yeniden dağıldı. Salonu zaten noyan halletti. Koltukta zaten sürekli bir yatak var. Yani arkadaşlar , topuklarım ağrıyor , çocuğu zaten zor uyuttum ..bu deneyde kullanılan deneğin yani benim azmim ve çabama rağmen uyumadan önce evi toplu görseninizde bunu rutine dönüştürmek çok mümkün görünmüyor. Boşverin de zaten.. Çocuğunuza vakit ayırıp onunla oynayın , yerlerde yuvarlanın ..Tırmanışlarına , camda ellerinin izini çıkarmasına destek olun . En keyiflisi böyle çünkü :)...  

25 Ekim 2014 Cumartesi

evin hali..


Ne yazsam ne yazsam diye düşündüm durdum , aslında aklımda paylaşıcak çok şey vardı. Aralıksız 3 saat uyuyabildiğim gecelerin sabahında yeni oyun fikirleri bile bulabiliyorum . Ancak şu an öyle yorgunum ki aklıma hiç bir şey gelmedi bende salonun son halini fotografiklerle paylaşmak istedim.





baba yorgun : )....

  

3 Ekim 2014 Cuma

işe dönüş -kürkçü dükkanına dönüş-çalışan anne



O günün geleceğini biliyordum , devam etmem gereken bir kariyerim vardı vakit yaklaşıyordu. Hala evde olduğum o son dönem her günü o dönüş gününün yaklaştığını kendime unutturarak başladım. Çünkü oğlumla geçiriceğim her anın kusursuz , onun için de süper mega eğlenceli olmasını istiyordum. Sabahım ilk ışıklarında full enerjiyle uyanan oğlum ben daha gözlerimi açmaya uğraşırken evin içinde koşturmaya başlıyordu. İlk uyku molasında ancak kahve içebiliyor , şanslıysam birşeyler yiyebiliyordum. Uykusu öyle hafif ki çıt sesinden hareketlenmeye başlıyordu yattığı yerde .. bende yanından ayrılamıyordum öyle olunca ..her gece yattığımda ben işe dönünce nasıl bir düzen kurucağımızı düşünüyordum zaten delik deşik olan uykum iyice kalitesiz bir hal aldı. Mütemadiyen araştırma yapıyordum. Bakıcı , kreş ? Hem bakıcı hem kreş ?? ne bakıcı ne kreş..?!! otur evinde bak çocuğuna diyen bir içgüdü ,şimdiye kadar o kadar dirsek çürüttün böyle evde oturmaya devam edemezsin diyen bir beyin , uykusuzluğun dibinde hala herşeyi yetiştirmeye çalışan bir beden ..bunun yanında pırıl pırıl bana bakan bir çift zeytin göz , boynuma dolanna minik eller ..Ah hem kafa hem gönül karışıklığı .. Annelik deliliğin bir sınıfı zaten .
Ben hiç istemedim kreşe gitmesini üç yaşına kadar ..bilimseliz ya onca makale okudum. Kreşe gidicek çocuğun hazır olduğunu en iyi şöyle anlarsınız böyle anlarsınız bir ton hikaye .. çocuk evde büyür diyen ikinci bir ton hikaye .. Esası şudur ; bir çocuğa annesinden daha iyi bakıcak başka kimse yoktur ancak annenin çalışmak zorunda olması çocuğuna artık bakmıyacağı anlamınada gelmez. Anne işe gider yorulur gelir eve annelik görevine devam eder. Ayrıldığımız ilk günlerdeki suçluluk duygusunu aştıktan ve noyanın mutlu olduğunu gördükten sonra en sonunda devreye giren beynim ve hala iyi bir anne olduğum gerçeğini burnuma gözüme sokan mantığım sayesinde sonunda normal insan ve daha da çok yorulan anne olarak hayatıma devam etmeye yeni düzene alışmaya başladım. Taşlar yerine oturmadan yazamazdım bu yazıyı ..Öyle yapsam ne kadar berbat bir anneyim ben çocuğumu bırakıp işe gidiyorumdan öte bir şey çıkmazdı. Neyse biraz geri saralım madem deneyimlerimizi paylaşıyoruz ..

Önce bakıcı arayışına girdim. Şimdi uzmanlar diyorki siz çocuktan ayrılmadan en az bir ay önce bakıcınız gelsin çocuk anne yanındayken bakıcıya alışsın.Sizde süreyi uzata uzata çocuğu bakıcı ile kalmaya alıştırın Nerden biliceksin belki bir ay melek gibi olan bakıcı sonra napıcak çocuğa ,evin heryerine güvenlik kamerası kurup bütün ügn çocuğu izleyemezsin ki işte ..(a.paranoyak anne b.tedirgin anne??c.temkinli anne d.katil olma potansiyeli yüksek anne e.hepsi) Elbette ki bu fikri denedik . Bizde bu süreci yaşayan herkes gibi bakıcı aradık. Önce orta yaşlarının sonunda bir hanım teşrif etti.Aslında tamda teşrif edemedi. Biz noyanla teyzeyi gidip aldık çünkü hangi otobüse biniceğini bulamadı. Hafif bir anadolu şivesiyle konuşan erzurumlu bakıcı adayımız ben çocuğa bakarken mutfağı temizlemeye başladı.sanırım iyi temizlik yaparsa işi alıcağını düşündü. Buzdolabının raflarını söktü yerine takamadık. Bu esnada çocuk heryeri karıştırmaya devam etti. Ben günü yorgun ve duble gergin tamamlarken mutfak kapanışı temiz bitirdi. Buzdolabının raflarını takmak iş dönüşü babanın görevi oldu .Katılımcımıza teşekkür ettik Başarılarının devamını dileyerek ayrıldık.
Bulduğumuz ikinci aday eşimin iş arkadaşının bakıcısının arkadaşı ,bakıcıdan referanslı bakıcı olmuş oluyor bu durumda ..İkinci adayla telefonda konuşmaktan öteye geçemedik. Başı kapalı temiz bir hanımmış duyduğumuza göre inancına hala saygımız var.
-Merhaba biipipp hanım biz seferoğulları ailesi olarak 13 aylık oğlumuza bakıcı arıyoruz. Sizi şekerpare hanım önderdi.
-evet evet ben çocuk bakıyordum önceden hatta iki tane bakıyordum. Siz ne istiyorsunuz tam olarak
-valla biz çocuk bakılsın istiyoruz tam olarak
-kaç para verceğiniz ??
-şu kadar vericez oğlumuzun bakımı yemeği , o uyurkende biraz ortalık toplarsınız temizlik beklentimiz yok.
-temizliğe gelen ayrı kadınınız var mı? Benim önceki çalıştığım yerde vardı. (2. adayın koordinatörlük arzusu var altına da çalışan alıcak anladığım kadarıyla)
-valla temizliğe gelen kimse yok ben yapıyorum. Artık hafta sonları yine ben yapıcam.(çünküüü aynı anda hem bakıcı hem temizlikçi tutucak kadar param olsaydı zaten çalışmaz ikinci çocuğu yapıştırıverdim madem para bok ne işim var hastanede çalışmaya gidicem)
-tamam bende isterim sizinle çalışmak yalnız ben namaz kılıyorum sorun olur mu ????
-(iç ses) çocuk ağlamaktan bi tarafını yırtarken siz eğilirseniz ben tekme atmak isteyebilirim onun dışında bir sorun olmaz
-Anladım biz sizi daha sonra arıycaz.
-(telefon) biiip biip biip..
Örnek teşkil etmesi için en göze çarpanları yazdım. Büyük çaresizlik ve hüsranla biten arayışın ardından bütün o çocuk kreşe ne zaman gider,ne zaman hazır olur ?? makalelerini düşünerek büyük cevabı verdim. Biz hazırıııızzz!
Şanslı olduğum iki nokta var. İlki oğlum 6 aylıkken katıldığımız bir oyun grubumuz vardı. Sayesinde hem o hem ben yeni arkadaşlar edindik ve çok şey öğrendik. Bu yüzden onun başka çocuklardan oluşan bir grup içine ilk girdiğinde dehşete düşmeyeceğini biliyordum ( -kim lan bu veletler ? Annem nerdeee laaannnn yerine şşş anneee anneeeeeee ya annee nereye gidiyosunn??? Ne zaman gelicen onu söyle bari kadın diye bağırdı. )
İkinciside çalıştığım hastanenin bir kreşi vardı. Oğlumla aynı bahçedeydik ve bana ihtiyacı olsa bir nefeste oraya koşucak kadar kondisyonum iyiydi hahha şaka şaka bi nefeste koşamamda yakınımdaydı işte yürüyerek 3 dakika :)...





Öncesinde gidip kreşi ziyaret ettim.Ortalığı temizleyen bir hanım beni o esnada bebek grubunun yanında olan yönetici hanımın odasına aldı. Beklerken etrafı inceledim. Masasında isimliği vardı. Altında da uzmanlık alanı yazıyordu ; Çocuk gelişimi uzmanı . Önümdeki sehpada bir koli içinde çocuklara gönderilmiş eğitici dergiler vardı. Duvarlarda çocukların çizdiği resimler asılıydı.Bir anda içimi bir huzur kapladı. İlk izlenimlerim beni öylesine rahatlatmıştı ki ..Bir kaç dakika sonra kendisi odaya girdi. Güler yüz ve düzgün bir Türkçeyle beni karşılayan bu hanıma oğlumda gülücükler atmaya başlamıştı bile.. Bize kreşi gezdirdi. En son bebek grubunun olduğu odayı gördük. Ortalama bir salon büyüklüğünde gayet temiz en uçta bebeklerinin yataklarının olduğu oyuncak dolu bir oda . Ve en inanılmaz kısmı tam uyku saatine denk gelip benim 5 bebeği birbirinden huzurlu yanyana görmüş olmam. Başlarında da şu an Noyanın muhtemelen benden sonra en çok bağlandığı kişilerden biri olan öğretmenleri vardı. Şaşkınlıktan nutkum tutuldu. Ses çıkarmaya korktum birini uyandırırım diye. Blogu takip edenleriniz bilir ,bizim uyku maceramız doğduğundan beri gayet meşakkatli geçti ve halende öyle devam etmekte. Resim 1 de Saatlerce bebek arabasında kendini sallatan, esnemekten çenesi düşen ama hala kordonda tur atıyoruz gibi bir kolunu bebek arabasından sallandırıp etrafa bakınarak zorla uyuyan oğlumu görüyoruz(bana değme spor salonunda harcayamayacağım kaloriyi harcatmış) Bense yanyana dizili , horuldayıp uyuyan beş bebeğe bakıyordum.İnsanın aklı ermiyor. Madem bebek denen canlı böyle  de uyuyabiliyor evladım sen neden ananı danalar gibi koşturuyosun .Apartmanın otoparkının değnekçisi gibi oldum . Kim ne zaman gelse ordayım . Paşa bebek arabasında ense yapıyor uyuycak diye. Biri beni arasa önce otoparka bakıyor öyle bir durumdayız yani. Bu günün akşamında eşimle kararımızı kreşten yana verdik.

                                                          Resim 1: )
Ben işe oğlum kreşe başlamadan önceki gece sanki ben ilk defa okula gidicekmişim gibi heyecanlıydım. Bu sefer heyecandan uyuyamadım. İlk gün sabah bırakırken ne olduğunu pek anlamadan öğretmenine uzandı. Takip eden günlerde benden ayrılırken ağladı. Başlarda hiç bir gündüz uykusuna katılmamış ama diğer bebeklerle çok iyi iletişime geçtiğini söyledi öğretmenimiz. Ilk on günü atlattıktan sonra artık sabah ağlamadan ,hatta benim gidişimi umursamadan (koydu biraz bana burası ana yüreği işte:) )gitti okuluna. Bir ayımızı doldurmak üzereyiz. Yemek yemeyen ,kaşıklara tekme savuran evladım yemek yemeye ve yeni sesler çıkarmaya başladı. Sonunda biraz kilo bile aldı. Gündüzleride orda uyumaya başlamış. Düzeni yavaş yavaş oturuyor. Ben iş çıkış saatini dört gözle bekliyorum. Onu almaya giderken sahibine giden yarış atı gibi seke seke gidiyorum bahçede. Beni görünce kahkahalar atıyor. Benim tarafımdan bakarsak ; çok özlediğim ameliyathaneye kavuştum , yine hastalarım var . 


Hem annelik hem doktorluk yapmak yorucuda olsa uyuduğum o birkaç saatin sonunda mutlu bir kadın olarak uyanıyorum. Kliniğime arkadaşlarımın yanına mesleğime döndüm. Sabah biraz daha erken kalkıp hazırlanıyorum. Hem noyanın annesi olma görevime hem de mesleğime saygımdan biraz daha özen göstermeye çalışıyorum kendime. Eve dönünce oğlumla oynamaya devam ediyorum. Çünkü kendime işe başladığımda çalışmaktan yorgun düşüp çocğuyla vakit geçiremeyecek kadar bitap bir kadın olmaacağıma dair söz verdim Kesinlikle daha çok yoruluyorum ama hepimiz çok muyluyuz. Bu ışıltıya değer..


3 Eylül 2014 Çarşamba

Yaz!!(part2) Nasılda geçti bütün bir yaz :)



Çocukluğuma damgasını vurmuş, doğurmadan önce ulan ne yemişler bizi dediğim 3 kült film freddy'nin kabusu , chucky ve exorcist'ti.Bu aralar hepsinin gerçeklik payı olduğunu düşündüren bir hayatım var. Kuzu yaşından 1 hafta önce yürümeye başladı .Önce pek cesareti yoktu ,tereddüt ettiği her an popoyu yere koyuveriyordu ama çabuk kavradı mevzuyu ;''Hımm sağ ayak geliyor soldakinin önüne doğru tamam şimdi sol ayağı öne götür ama aynı anda yapma bunu kafayı karpuz gibi yarıyordun geçen gün oğlum ''. bu iki ayak hala birbiriyle tam koordineli çalışmasada paşa kendiyle yarış halinde olduğu için olayı çözer gibi olduktan hemen sonra koşmaya çalıştı. Bunun sonucu anneye yani bana full adrenalin dolu dakikalar olarak geri döndü. Bir ay içinde 4 kez dudağımız patladı bir kez kulağımız morardı. Şimdi okurken insanın aklı kulak morarmasını almıyor . Pizza kulesi eğikliğinde durup koşmaya çalışın ,yanlayarak düşmenin artistik puanlarını bir kaç denemede yükseltirsiniz . (Yeni yürüyen bebekler tek seferde iyi puanlar yapabiliyor) Bu bağımsızlık halini kazanalı beri zaten gıcık olduğu bebek arabası ve oto koltuğuna oturmaya tamamen itiraz ediyor. Bebek arabasında sallanmadan uyumayan oğlum , uykudan artık gözlerini yerinden çıkarasıya kaşırken bile o exorcistteki gariban kız gibi ters köprü kuruyor . Dikkatini dağıtmak için cüzdan , kredi kartı , araba anahtarı ne varsa veriyoruz , ağlamasında .. Zaten o hacimde bir insan yavrusunun yakında cam çerçeve indiricek ses desibeli özelliğini fazla kullanmaması için verdiğim uğraş insanüstü . Bazen bu yolla bana işkence ettiğini düşünmedimde değil , çünkü eğer arabayla bir yere gidiceksek ,zamanlı yetişmemiz gereken biryerse ulaşım süresi artı 30 dakika oto koltuğuna bağlama sanatı icraası olarak saatlerimizi ayarlayıp öyle hareket ediyoruz. Evdeki yüzüne bakmadığı bir sepet oyuncağı arabaya indirdim şanslıysam 3-4 oyuncakla koltuğun kemerini güç bela takabiliyorum , havasında değilse exorcist ters köprü sahnesinin çekimlerine geri dönüyoruz. Sonunda 9 kilonun üzerine çıktığı için arabadaki tahtı değiştirdik. Ben camdan bakar oyalanır yolda arıza yapmaz diyordum ,elbette ki yanılmışım artık olayın camdan bakamama olmadığını ,oğlumun 2000 li yıllarda hala nasıl corporal transportasyonun keşfedilmediğine isyan ettiğini anladım. Çünkü gidilen yol uzunda kısada olsa varış noktasına mutlu ve tatmin olmuş şekilde iniyoruz. Bende geçici bir işitme kaybı oluyor , birde arada telefonu arabanın üstünde cüzdanı kasada unutuyorum ama şimdilik bulamadığım olmadı. Çocuk oldumu akıl bir yerlere gidiyor zaman zaman.


İzmirde yaz sıcak ve nemli geçiyor. Öğrendim ki oğlum klima ve vantilatörden hiç haz etmiyor. Uyuyabileceği serin bir yer bulmak zorunda kaldık böyle olunca. Kuzu balkonu tercih etti. Uzun bir süre balkonda yattık. Kamp kurduk her sabah yatak topladık her gece yatak açtık . Paşa çadırında rahat rahat uyudu ama annede hala bir bel ve sırt ağrısı hakim .Ha babaylada yatakları ayırdık durum böyle olunca ..Babada hangi durumun hakim olduğu konusuna girmiyorum.






 Sıcaktan bunalmış olsakta güneşe ve havuza bayılıyoruz ikimizde . Noyan yüzmeyi bende çocuğa su yutturmadan havuzda tepişme yeteneğimi epey geliştirdim. Diş çıkarmaya verdiğimiz kısa arayı sonlandırdık. Geçirdiğimiz kısa dönem huzurlu sezonu sağolsun aynı anda 4-5 diş çıkararak unutturmayı başardı kuzu. Bir sabah hatırlamıyorum hangi istediği şey için ağlıyorsa bir baktım çocuğun üst damağında tam bu azı dişlerinin yerinde bademcik gibi bir şey sallanıyor. Azılı azı dişi yavrumun damağını ikiye yarmış meğer .bir parça et sallanıyordu damağında. Elbette yemek yemeyi bıraktık. Hatta bazı gün sadece su ve formulayla geçirdiğimiz oluyor. Ağzını bir kapıyor kaşığı görünce eskiden zarla zorla sokuyordum dişleri yokken şimdi onlarıda kenetliyor ..Eskaza ağzını açarsa bu sefer jackie chan gibi bir tokatlıyor kaşığı , nereyi denklerse oraya fırlatıyor yemekle beraber. Annede pes ediyor tabi ,birde temizliğe nerden başlasam diye düşünüyor. Ekleme ihtiyacı hissettim. Evimize gelen bir hanım vardı temizliğe . Abla ben memlekete gidiyorum tatile dedi bir daha aramadı.Saolsun. O kadar diş çıkınca ısırmak kuzu için eğlenceli bir hal aldı. Açsa uykusuzsa kesin ısırıyor. Toksa uykusunu aldıysa eğlencesine ısırıyor. Omzumda boynumda kollarımın muhtelif yerlerinde sanki işkenceye uğramışım gibi bir görüntü var .Halbuki dişlerimiz kaşınıyor ya da dünyanın en tatlı annesi benim.

Temmuz ayında kuzu yaşına girdi . Bir heyecanla dogum günü partisi hazırladım elbette. Fotoraflı magnetler bastırdım. Doğum günü şekerleri yaptım. Harika bir pastamız vardı Gelen herkes ve dahil olan sitenin çocukları çok eğlendiler. Oyunlar oynadık su savaşı yaptık. 10 gün sonra site yönetimi her daireye kağıt dağıttı. Bir daha burda doğum günü yaparsanız topunuzu keseriz demeye getirmişler. Ismimizi vermedikleri için kendilerine teşekkür ederiz. Kimse biz olduğumuzu bilmiyor şşşhhhh!


Akşamüstleri bahçede diğer çocuklarla oyun oynamaya indik. Bizim sitenin çocuklarının çoğu tekerlekli ya paten sürüyor ya kaykaya biniyor. Noyan evde tekerlekli tüm oyuncaklarına binmeye çalışıyor. (pizza kulesinin yürüme çalışmasına biraz daha aksiyon adrenalin şarttı zaten)



  Kedilerin çilesi henüz bitmedi..onlarda dünyanın en tatlı kedileri Sağolsunlar tırmalamıyorlar  .

21 Temmuz 2014 Pazartesi

yaz!! Noyan 1 yaşında : ) (part 1)

ha geldi  ha gelcek gelcek mi acaba??!  derken koskoca yazın yarısını yedik .. Güzel  İzmirden minik ailemle birlikte bildiriyorum buralar yanıyor çok sıcak  tam  istediğimiz gibi.. kuzu havuza girsin , kuzu gezsin , şuraya gidelim  memlekete uğrayalım derken  yazamadık  buralarda bir süre .. 19 mayısta havuzumuz açıldı beri  minik keretta  kerettamla yüzme hevesindeyiz. Kahvaltımızı  edip sabah uykumuzu uyuyup hazırlanıyoruz havuz başına. 4 kat aşağımı iniyoruz meksikaya mı taşınıyoruz onu anlamıyorum inene kadar kadar çünkü sırtımda  sıpa kadar  sırt çantası , önümde kanguruda asılı bebe  elimde kocaman bir deniz simidi  , öğlen uykusunu  rahat uyusun hatta rahatı geçtimde uyusun diye bebek arabası hımbıl hıkış  iniyoruz aşağıya. Bir de  bu yolun dönüşü var elbet.  o hatırladığı kadarıyla suyun içinde çırpınırken  anası iki büklüm su yutmasın diye   çocuk havuzunda boy gösteriyoruz. Kollarımın arasında  öne eğilmiş minik kaplumbağamı  yüzdürürken arkamda taşıdığım fazla kilolarımın ağırlık merkezimi teknik olarak desteklemesi gerekirken sıpanın su sefasının  bitmesini bekliyorum. Sudan onu çıkarıp kendimin iki büklümden tek büklüme geçmesi biraz zaman alıyor çünkü yaptığım   eğilerek havuzda yürüme antremanından  sonra doğrulmak gayet ağrılı sancılı yüz buruşturucu  oluyor. Bu eğlencemizde olurda yakınlarda başka çocuklar varsa ve bebek havuzu  eğlenceleri arasındaysa benim sıcaktan kavrulmuş tenime sıçrattıkları su   alışveriş merkezinde gezerken üzerime şu  büyük  su pompası tüfekleriyle   buzlu su  sıkılmış hissi yaratıyor. Yine de geri kalmıyorum azimli anneyim maksat sıpa suya  alışsın sevsin mümkünse   ceninliğine   dönüp yüzmeyi hatırlasın.

Artık iyiden iyiye daha hareketliyiz. jet gibi emekliyoruz . Evdeki tüm çekmeceleri açmayı  öğrenmenin yanısıra gördüğümüz her koltuğa tırmanıp her masaya  asılıyoruz. Elektrik prizleri evdeki 2 torba oyuncaktan  daha çekici , özellikle telefon şarj kabloları olmak suretiyle kablo  ısırmak diş kaşımanın en iyi metodu olduğunu öğrendik.
Ayakta dengede durmaya başladık hemen ardından  sağdan soldan yardım almadan  adım atma hevesi başladı. popo üstüne çakılarak oturma tecrübeleri olsada vazgeçmedik . Bir adım  iki adım  oldu iki adım beş..Ve yürümeye başladık.  Ördek yavrusu gibi yalpalaya yalpalaya iki kolu havada dengede durmaya çalışarak yürüyor veledim .


keratayla burdan  veremediğimiz kiloların olduğu yerin dibindeki markete gidene  kadar arabada geçirdiğimiz süre işkence olsada bir maceraya  atılalım dedik ve eşimin tatilini memlekete gündüz vakti yola çıkarak değerlendirdik. yanıma bir sırt çantası dolusu  oyuncak aldım. Bir oyuncak arabada istemediği koltukta bağlı oturan  bebeği  yaklaşık 3.5  dakika oyalayabiliyor. on oyuncak herbiri üç buçuk dakikadan 35 dakika. Gittiğimiz yol hiç durmassak 8 saat. Mantıklı bulmamama  rağmen eşim yolda outletlerde ve istediğim her çiş molasında durmaya  söz verdiğinden kabul ettim. Yolda uyku saatlerinde durup  bebek arabasıyla gezdirerek uyutmayı denedik . molalarımızdan biri 2 saat aldı. sonuçta keretta keretta uyumadı . Memlekete 15 saatte vardık .  Memleketin sivri ve karasinekler tarafından istila edildiğine  şahit olduk. Üstümüze bir sürü kimyasal sıkıp hayvanları şaşırtmaya çalıştık ama sanırım  evrim onların iq'ları üzerinde olumlu ilerleme  kaydetmiş. Hem şehirleşmişler, hem güçlenmişler hemde bu sinkov numaralarına gelmiyorlar artık. Arkalarından duman çıkan arabalarla bu hayvanları kurutmaya  çalışsalarda  ben o ilacın insanlar üzerine daha  etkili olduğunu düşünüyorum. Bu sineklerin yakında  kendi devletleri  bile olabilir hani ..


                               
Dönüşte benim yeğenler(2) ve eşimin kardeşide geldi. Evde 5 koca bir küçük insan olarak ikamet ettik. hiç bu kadar uzun süre bu kadar  kalabalığa yemek yapmamıştım. iki kişilik ailemize  yemek yapmaya erindiğim günler adına pişmanlık duydum . Epey pratik yaptım , yapıyorum. Gençler ev işlerine  ve noyanın uyku ve oyun saatlerine yardımcı olmaya başladılar.Beni epey rahatlattı bu durum. Hani malikanem olsa yanıma taşınsınlar isterdim .Şimdilik kuzu kanguruda uyumaktan vazgeçti bu kez bebek arabasında uyuyor. Koyuyoruz mersosuna ileri geri sallıyoruz saç kurutma  makinası ya da  rock müzik eşliğinden  , mızıltı sesi gelirse ileri geriden tam tura çeviriyoruz. Araba ne kadar yalpalarsa  uyku o kadar çabuk geliyor bu nedenle  favorim sokakta  mümkünse  arnavut kaldırımlı bi yerde  bebek arabasını sürerek uyutmak.  Gece uykularımızda malesef değişti. Benim bildiğim bebek denen  canlı  önce  sık sık uyanır sonra bu  aralıklar açılır en son sabahlara kadar osura osura uyur bizde  malesef   tersi söz konusu . Benim melek gibi uyuyan veledim  gece yatakta döne döne kendini  uyandırıyor. sonra mutsuz bir ağlama ..Her gece asker ediyor bizi 2-3 saat.

Son iki aydır  nerdeyse her gün geçen yıl bu zamanlar  içerdeydi muhabbeti yapıyoruz. Biliyorum ilkokula gidene kadar  kalmıcaktı orda çıkıcaktı elbet. taze ebeveyn romantizmi bu olsa gerek. Efendim geçen yıl bu zamanlar  oğlum karnımdaydı.taklalar atıyordu içerde ..o hareket etsin diye  ben tazmanya canavarı gibi  mutfakta ne varsa silip süpürüyordum. Birde geçen yıl bu zamanlar 89 kiloydum ellerim ayaklarım fil gibiydi ..


Bugün 21 temmuz (yani ben yazmaya başladığımda  21 temmuzdu. Artık değil. sıpa uyanmadan şu yazıyı bitirebilsem ne iyi olur. ) Keretta kerettam  dolu dolu bir yaşında.. sancılarımı ve onu kucağıma aldığım anı tekrar tekrar  izliyorum kafamda . elleri ayakları büyüdü boyu uzadı. Tam 8 tane dişi var. artık her yemeği yiyor. yatağın içinde kaybolurken şimdi doldurur oldu yatağı. Yattığı yerde dönemezken şimdi yürümeye başladı. tek çıkardığı ses kapı gıcırtısıyken şimdi dolby stero sistem ağlamaktan tutta basit kelimelere kadar her türlü şeyi duyabiliyoruz. Bir yıldır hergün birlikteydik,hergün öpüştük sarıldık koklaştık. iyice alıştık birbirimize,  etle tırnaktan öteyiz hani. veledim,sıpam , kuzum, küçük sevgilim , kedilerimizin korkulu rüyası ,karnımın en hassas yeri, uyku devletimin bölücüsü, aşk devletimin kurucusu  ,hızlı çamaşır kirleticim ,emekleme şampiyonum , çekmece karıştırıcı kasırgam ,etim ,tırnağım kemiğim sen yokken ne yapıyor muşum ben  ? ne çirkinmiş dünya ..uykusuz  gece geçirmek  sebebi sensen ne güzelmiş. Hoşgelmişsin aslan yavrum. İyi ki doğmuşsun emanetim .İyi ki varsın  teninin kokusuna yandığım. Pek  çok seviyoruz seni ..








11 Mayıs 2014 Pazar

Anne olunca anlarsın diyen herkese .. annelere ..anneme ..Buruk mayıs aylarının sonuna ..






Bugün çok özel bir gün..Bu gün benim ilk anneler günüm.. İlk cumhuriyetim , ilk çocuk bayramım.. On yıldır kutlayamadığım gün bugün.. Beni taşıyan , ilk nefesime neden olan canım beni çok erken bırakmak zorunda kaldı. Belki de emindi yapabiliceklerimden , başarır dedi, çabuk gitmesi gerekti. Bİliyorum kalmayı çok istedi ama kalamadı. Eğer konu anneyse her ölüm erken işte .. Mayıslar hep zordu bugüne kadar . İçimde büyüttüğüm minik yavrum beni yıllardır süren mayısın kasvetinden kurtardı. Farkettim ki bugün ilk defa anneleri yanlarında olanları kıskanmadım çünkü boynuma sarılan bir çift minik kol vardı.

Minik kuzum sabah yine erkenden uyandı. Beni görür görmez kollarını uzattı boynuma. Babamızı pazar istirahatine ait olduğu salondaki koltuğuna yatırıp kuzunun kahvaltısını hazırladık. Gözlerinin içi gülerek baktı bana , hiç zorluk çıkarmadan yedi yemeğini. Günlerdir ellerini çırpmayı öğretmeye çalışıyorum bir an durdu yüzüme baktı güldü ve alkış tutmaya başladı. Oğlum beni bugün anneler gününde alkışladı. Tabi hemen bu anı kaydettim tüm eş dost tanıdık ve kuzunun fan kitlesine gönderdim. Rutin saatimizde kendimizden daha çok nasıl kaka yaparız deneyini tekrar ettik. Kakası yine gül kokuyordu (bence) . Biraz sabah oynşamasından sonra meleğimin uykusu geldi. Benim için sabah sporu olan uyutma seansına başladık. Takip edenler bilir oğlum kanguruda uyuyor. Tabi koy kanguruya sokak lambası gibi dur uyumaz. Bir müzik olucak tempoyla yürünecek ya da ritmik hareketler yapıcaksın filan. Biraz da ben alıştırdım sanırım , bir hastalığında kucağımda uyumaya başladı hala da böyle devam ediyor. Duyuyorum bazen ee napıcaksın sonra aman böyle alıştırma diyenleri .. Valla takdir-i Noyan diyorum . Paşa nasıl isterse öyle uyur zaten hergün huyu değişiyor kuzuların elbet bi gün başka bi türlü uyumayı seçicek. Biz yine kucak kucağa uzandık koltuğumuza kestirdik. Gözlerini açar açmaz beni gördüğünden öyle bir gülümsüyor ki .. Yine öyle bir sabahtı .Yüzüme baktı güldü hafiften kıkırdayarak, sonra pembe yanaklarını tekrar göğsüme dayadı utanır gibi yine kaldırdı başını daha büyük bir kahkaha attı. Ben daha güzel uyanan birini görmedim hayatımda . Şimdi gülünce dişleri de görünüyor , iyice haşarı , afacan bir ifadesi var artık. Baba akvaryumu seyrettiğini iddia ettiği koltuğunda hala yüzü duvarı dötü akvaryuma dönük uyuyordu. Kahvaltıyı hazırlarken arada mırıldanma homurdanma gibi sesler işittik ama aldırmadık . İşimiz bitince birlikte uyandırdık babişkoyu. ( - Yaaa bana babişko demeyin diyor : )

Harika bir kahvaltıydı masamızda herşey vardı, örtüüy çekip herşeyi yere indirmeyi planlayan minik eller , kahkahalar , yeni öğrenilen alkış numarası ,itiraz etmeden yenilen kaşıklar , doyduktan sonra mancınık olarak kullanılan kaşıklar ve bol bol aşk ve sevgi. Ben masayı toplarken baba ile oğulu bahçeye yürüyüşe yolladım yukardan pencereden bir süre onları izledim . Sonra öğlen uykusu meyve saati ..  o kadar yemek ve uykunun  enerjisini yakmak için oyun saatimizi yaptık .Bütün oyuncakları önüne yaymama  rağmen artık emekleme becerilerini bir kenara bırakıp  yürümeden tırmanmaya başlayan önce koltuğa sonra kitaplığa  tırmanmaya çalıştı , bir kaç sefer kafasını vurma tehlikesi ile yüreğimi ağzıma  getirdi. Hasarsız atlattık. Hep birlikte akşam yemeğimizi yedik. Noyan doyduktan sonra masasındakileri yere atarak eğlenmeye karar verdi.Bu şekilde yerçekimin esprili birşey olduğunu bize kanıtladı çünkü her düşen şeyden sorna  gözümün içine bakıp gülüyor.  Herkesin karnı doyunca ben masayı toparladım. Kuzunun banyosunu yaptırdım .Meleğim dokuz buçuk gibi dirensede uykusuna yenildi. Kanepede karşılıklı yerlerimizi aldık, bende biraz keyif yapmak için meleğimi hemen götürmedim yatağına ..saçlarını kokladım arada öpücükler kondurdum . Ellerini tuttum okşadım. Çok güzel bir gündü , anneler günüydü. Aynı dün ve önceki gün ve önceki ... gibi ! Çünkü o doğduğunda hayatıma bir mucize dokundu. O doğduğundan beri anneyim ve acım biraz hafifledi. O doğduğundan beri meleklerin var olduğuna ve hatta birinin yanımda birininde yukardan bizi izlediğine inanıyorum. Gün neredeyse biticek gece yarısına az kaldı ve ben annemi hergün özlüyorum , yatıp dinlenmem gerek yarın yine anneler günü..











19 Nisan 2014 Cumartesi

Ek Besinlere Geçelim mi ??



Uzun bi aradan sonra yeniden blogdayız. Yazamadığımız dönemde araba ilk uzun yol seyahatimizi
gerçekleştirdik, yürüme denemelerinde bir kaç kez düştük ama yaralanmadan atlattık , yeni arkadaşlar bulduk , aynı anda birden çok dil öğrenen bebeklerle ilgili araştırmalar yaptık , yeni kitaplar okuduk ve tabii ki yeni besinlerle tanıştık. (yazamadığımız zamanda yaptıklarımızı konu alan blog yazılarıda gelicek).


Daha öncede söylemiştim, talihsizliktir ki oğlum 2.5 ay anne sütü alabildi. Sütüm yetmediği için mama vermek zorunda kaldık. Kalpazan biberondan daha kolay beslendiği için mememi görünce ağlayarak çığlıklar atıyor almayı kabul etmiyordu. Herşeyi denedim. Sütüm artsın diye çanakla mercimek yedim , soğanı elma gibi yemeye çalıştım. Anne memesini taklit eden biberonlar denedim. Bunlar içinde en umut vaad edeni medela-calma biberondu. Elbette bir bilim kadını olarak hem emzirme hemde sonraki dönemde ek besinlere başlangıç konularında bir çok şey aradım, literatür bile taradım. İtiraf edeyim kendi branşımla ilgili yazı yazıcak olsam bu kadar özen göstermezdim. En çok sorulan sorulardan biri ek besinlere ne zaman geçileceği idi. Reklamlar dahil heryerde bas bas bağırarak söylenildiği üzere eğer emziriyorsanız ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi gerek. Zaten ceviz kadar olan bir mideyi başka leylerle şişirip bu mükemmel lütuftan daha az faydalanmalarına aracı olmaya elbette gerek yok. Bizim gibi mamalara yatırım yaptıysanızda öncelikle kuzunun motor gelişimini yani hareketlerini ve diş çıkarma durumunu takip etmeniz gerekiyor. Kendi kendine dönebiliyor , emeklemeye başlamış , başlama safhasında ise ya da diş çıkartıyorsa ek besinlere 6. aydan önce geçilebilir. Bu zaman ortala dört -dört buçuk aya tekabül ediyor. Bizim kuzu ilk dişini 4. ayda çıkarmaya başladı. 5. ayda alt iki diş gülümsediğinde tamamen görünüyordu. Bu diş konusunda geçirdiğim uykusuz gecelerden bahsetmeme gerek yok sanırım. Maksimum 2 saat aralıksız uyku sonrası defaat kere yataktan kalkıp kuzuyu tekrar tekrar uyutmaya çalıştım. Diş çıkarırken ishal, ateş , grip benzeri belirtiler yaşayabiliyorlar başınıza gelirse korkmayın. Ben kuzuyada banada biraz faydası olsun diye yalnızca çok huzursuz olduğu gecelerde calpol ve milupanın gece çayını kullandım. Neyse konuma dönüyorum. Ek besinlere başlamamız 4. ayın sonuna denk geldi. Kuzunun damak tadına yönelik bu başlangıcı yaparken dikkat edilicek en önemli nokta belli besinlere karşı gelişen allerjiler o yüzden ne vericekseniz öncelikle denemeniz gerek. Kahvaltıya yumurta ekliycekseniz önce çeyrek yumurta sarısı ile başlayabilirsiniz. Sonra bir iki hafta içinde tam yumurta sarısına çıkılabilir. Başlangıç kitinin diğer vazgeçilmezi yoğurt. Ben işlenmemiş taze süt alıp evde kendim mayalamayı tercih ettim , ilk bir kaç denemem berbattı ama şu an olayı kıvırabiliyorum. Meyve içinse ilk tercihimiz elma oldu. Metal rendeler vitamin miktarını esnasında azalttığından cam rendede yapmak gerekiyormuş. Uykudan önceki öğündede muhallebi , biraz level artınca sütlaç yapılabilir. Ancak sütün bir yaşına kadar bebeklere verilmesi tartışmalı bir konu , bazı kaybaklar pişirilen öğüne süt katılabileceğini sütü tek başına vermenin allerji oluşturabildiğini söylüyor. Ben yine az miktarda yaparak denedikten sonra sorun olmadığını onaylayıp sütlaç ve muhallebi yapmaya başladım ancak 7 ayın sonuna kadar süt kesinlikle kullanmadım , bebek maması ile muhallebi ve sütlacı hazırlamayı tercih ettim. Bu soft başlangıcı yaptıktan sonra benim gibi mutfakta süper bir aşçı olmaya çok uzak olan kişilerin level atlayacağı kısma geldik işin içine çorbalar girdi. Hepi topu iki çorba biliyorum zaten onunda biri tarhana çorbası , sulandır kaynat tamam. Ama kuzu büyüdükçe tavuklu , et sulu etli sebzeli çorbalar yapmak gerekiyor. Eh sıvadık kolları girdik internete : ).. öncelikle hepinize tavsiye ediceğim bir kitap buldum . Paylaşmayı bir borç bilirim. Kabak sebzesini bile son derece eğlenceli hale getirmiş bu kitabın yazarı çok hoş ve zarif bir bayan aynı zamanda da o kadar zeki ki sayesinde bebe bisküvisi kullanmadan hazırlayabiliceğim kahvaltı alternatiflerim oldu. Elbette size tarifleri vericek değilim ama kitap kapağını paylaşmak isterim. Kitapta kuzunuza 24 aya kadar opsiyonlu çok eğlenceli tarifler var. Yaptığınız sebze çorbasının tadının değişiceğini , bebeğinizin avokadoyla tanışınca ne kadar mutlu olucağını garanti ederim. Ve kitabın yazarı Sibel hanım'a da benm gibi inop bir yemek pişiricisini kuzum için ustalaştırdığı içinde teşekkür ederim.


Başlangıç için taneli  şeylerden uzak durup  yaptığınız herşeyi püreye çevirmek gerekiyor , çünkü bu onların hayatında yeni birşey ve alışana kadar  yutmakta zorlanıcaklar . Tehlikeli bir durumu   önlemek için başlangıçta  bu konuda özen göstermenizi  öneririm. ben  ilk başlarda   tam bir püre kıvamı elde etmek için rondo  kullandım ancak  2 haftanın sonunda  hazırladıklarımı  çatalla  ezmeye başlayarak daha taneli  kıvamlar elde ettim. Kuzum bugun itibariyle nerdeyse 9 aylık ve  kendi bisküvisini ısırarak yiyebiliyor. Bisküvi demişken  ne kadar annelerin kayın validelerin komşu teyzelerin size   kahvaltıyla  ilgili ısrarla vericekleri  tek tarif bisküvi ve yumurtadan ibaret olsana  şahsen  bisküviyi  çok sık kullanmanız  taraftarı değilim İçinde yoğun şeker var.  Tuz ve şeker vererek  çocuğunuz böbreklerini, damarlarını  bu yaştan yormaya gerek yok . Arada  eline bir bisküvi verip dişlerini kaşımasına  izin verebilirsiniz ama  her sabah kahvaltısına  5-6 bisküvi basıp  çocuğa şeker yüklemesi yapmaya ben hekim olarak gerek görmüyorum ve onaylamıyorum .

Yine internette karşıma çıkan bebek  yemekleri ile ilgili bir başka site aslında  blog adresinide hemen buraya ekleyelim ;
 http://bebegiminyemekleri.com

Blogun yazarıyla henüz  iletişime geçemedim ancak kendisinin bir hekim olduğunu  biliyorum ,tariflerde gerçekten çok başarılı .

kahvaltı , çorba  , muhallebi ve yoğurtla yaptığınız bu yumuşak başlangıçtan sonra  aylar ilerledikçe  hazırladığınız  öğünlere farklı meyveler eklemeye başlayabilirsiniz. Bizim  ilk mercimek çorbası verişimizin arkasından gazla defalarca uyandığımız  gece bana süper bir tecrübe oldu  o yüzden gaz yapma ihtimali olan  mercimek , brokoli , bezelye türü şeyleri  eklemeyi biraz geciktirdim ve  eklemeye  başlarkende azar azar  ekleyip sonra  tariflerdeki ölçülere çıktım. 8-9 ay da tavuk , et  9-10 ayda  balık eti  verilmeye başlanılabilir.  Deniz ürünleriyle ilgili söylemem gereken  karides , midye gibi  sığ yerlerden toplanan , içinde kurşun gibi  ağır metal birikimleri bulunduğu ıspatlanmış ürünleri  ve balık dersini  bebeğinize vermeyin.  

Süper bir aşçı olmasanızda  biraz araştırma  , yardım birazda pratikle mutfakta  bebeğiniz için muhteşem  şeyler yaratmaya başlıycaksınız. Pişirme konusunu  aştıktan sonra  farkediceğiniz şey eskiden o uyurken sizde dinlenebilirken  şimdi o uyurken  mutfakta olduğunuz gerçeğidir.  Tüm kuzulara  afiyetler olsun , annelerinin yemekleri en tatlısı  olsun .


P.S; Bebeğinizin eline  bir soğan halkası verip biraz eğlenmeyi unutmayın . Bebekler soğanın tadına bayılır ve soğan doğal bir antibiyotiktir. 



8 Mart 2014 Cumartesi

Lütfen dikkat: size minik bir haberimiz var

Çocuk sahibi olmaya karar verdiğimizde herşeyi planlamıştık. Çalışmalara başladık. Ben bütün yumurtlama tarihlerimi not ettim. O tarihlerde ikimizde nöbet almamaya çalışıyorduk.Noyan'a hamile olduğumu öğrendiğimde tarih 7 kasımdı. Minik kuzum birkaç hücreden oluşuyordu. Daha beta-hcg düzeyi tahlilde 7 çıkmıştı. Henüz süper sperm yarışının kazanananı benim kıymetli yumurtamla henüz sadece bir kaç gün geçirmişti yani. Bu haber dünyamızı değiştirdi. İkimizde mutluluktan uçuyorduk. Henüz ortaya çıkmamış karnıma dokunup seviyorduk, konuşuyorduk onunla . Merak içindeydik. Onunla tanışmak için can atıyorduk. Hangimize benziycek, neleri sevicek, çok gazı olucak mı, rahat uyuyucak mı ..?? İlk hareketlerini hissettiğimde çok mutlu olmuştum. O içerde kımıldadıkça ben gülümsüyordum. Kimse o anlarda hiç birşey yokken neden güldüğümü anlayamıyordu. Kımıldasın ,tekmeler atsın diye avuç avuç çikolata yediğimi bilirim. Göbeğim büyüdükçe fotoğraflarınıda çektim bazen hareket ederken videoya kaydediyordum. Ya da üstüne yazı yazıyorduk özel bir günse ..İçerdesin ama bak dışarda o zaman bu oldu diye ona göstermek için. Her kontrolde büyüyüşünü izledim.. Kuzum , mutluluğum , minik elli büyük aşkım 2013 temmuzda aramıza katıldı. O an büyümeyeceğine karar verdim. Hem onu taşımak, hem doğurmak hayatımdaki en keyfli tecrübeydi. Ona en çok kardeş vermek istedim. Benden , babasından daha can olucak , ona sırdaş arkadaş olucak bir kardeş. Eşiminde benimde aklımızda bu vardı. Zaten Noyan bana öyle büyük bir keyif verdi ki kariyeri bırakıp kendimi çocuk yapımı ve bakımına adayabilicek kadar anne hissediyorum. Arada eşimle kuzuyu uyutup hayalini kuruyorduk ikinci kuzunun. Noyan biraz büyüsün ben işe başlıyım sonra bir kuzumuz daha olsun diye konuşuyorduk. Zaten çocuklu aileler bilir , bebek gelir onun girdiği kapıdan da cinsel hayat seksilik libido çıkar . Bütün gün ve gece koşturmaktan yorgun düşen bedeninizin yatağa girdiğin de aklına ilk gelen şeyin sevişmek değil de uyku olması çok normal. Her bebek ayrı zor, her bebeğin her günüde kendine göre değişik. Bu küçük adamların yattıkları saatte belli olmuyor , kalktıklarıda ..Hastalanıyorlar , en uslusunun bile huyu değişiyor. Birde kırk yılda bir canınız çekti, sevişesiniz geldi diyelim , yafrunun babasına bir bakış attınız. Adam hemen aldı sinyali zaten dibinizde bitti.(adamlar zaten berbat halde , iyice sensitizasyon artıyor tabi) Tam o dudaklar birbirine uzanıyor corkkk diye yapışıcak ki kuzu çığlığı basıyor. Oğlum bi beş dakka daha uyusaydın diyor baba (5 dakikaya razı!)Tüh diyor , gene kaçırdık şimdi bekle dur. Hanımın canı çekicekte , velet uyuyacakta ..

Bizimkide bir hastalık atlattı bütün düzenimiz değişti. Gece melek gibi uyuyan çocuğun kaç kere kalkıcağı belli olmuyor. Hiç kalkmasa 4-5 kere uyanıyor bazısında mama yemek yetmiyor gerçekten açıyor uykusuna bir daha uyutmak zorunda kalıyorum. Zaten sadece kanguruda uyuduğu için belim ve omuzlarım beyaz bayrağı çekip teslim olmak üzere .Muhtemelen boyum bile kısaldı. Devlet memuru gibi uyanıyor sabahın 7'sinde akşamda gece yarısından önce uyumuyor. Şimdi 7 de bizi dikiyor ama yarın öbür gün uyan okul vakti desek ,döner poposunu uyumaya devam etmek ister . Eh bu tempoya bi yandan yemek yap , ortalığı topla bi de gece yatakta aktivite göster olmuyor tabi. İkimizde birbirimize bakıp iç çekiyoruz , çok özledim seni diyor. Bende özledim diyorum. Çocuğu beslemeye devam ediyorum. Bir aydır kardeş gibiyiz. Uykusuzluktan adımı unutmak üzereyim. Kuzunun bize acıdığı bir hafta sonu ,kader bu ya ev toplu yapıcak iş yok eşimle hasret gideresimiz geldi. Kuzuyu uyutuyoruz , öpüşüyoruz, koklaşıyoruz, hasret gidermenin gerekliliklerini yerine getiriyoruz uyanınca rutin bebekli aile günümüze geri dönüyoruz. Bir haftasonunu böyle geçirdikten sonra kuzu bu size yeter dedi ikimizide eski tempoya geri döndürdü saolsun.


Hala o eski düzenli haline dönmedi uykularımız, bir de diş çıkarma problemi başladı. Alttaki iki dişe arkadaş yukardan da tavşan dişleri gelicek belli kuzumun damağı öyle bir kabarmış ki dişlerin çıkmış halini tahmin ettiğimde gözümde bugs bunny canlanıyor. Günler acaip hızlı geçiyor, uykusuzum . Çocuğu beraber yaptığım bi adam vardı gece arada dürtüklüyorum kalkıp kuzuya mama versin diye ama o da bankamatik gibi hep bozuk, arada çalışıyor , genelde uykum var ameliyatım var deyip pirelerin uçtuğu tarafınızı bana doğru dönüyor. (bu cümleden de anlaşılıcağı gibi aynı zamanda gerginim , içten içe hassasım ve iğneliyorum) Bir akşam oturuyoruz camın önünde, ben kuzuyla oynuyorum yerde.. neyin var karıcım bir dalgınsın sanki dedi. Yorgunum dedim. Sende bu ara hep yorgunsun dedi. Şimdi yerde ki oyuncakları gözümle tarıyorum hızla , fırlatılabilicekleri hemen tespit ediyorum. Aynı anda derin nefes alıp verip kendimi yatıştırıyorum. Yorgunum tabi hayatım kuzu çok sık uyanıyor gece , erkendende kalkıyor. Eh diyor 15 gün öncede böyleydi o zaman yorulmuyordun. Yani canım sevgilim, bir tanecik aşkım pozisyonu buldun illa gole gidiceksin değil mi? Erkeklerin böyle inatçı bi tarafı oluyor. İnşaat olarak alıyorsun anasından sonra yerleşmeden düzeltmeye çalışsanda zamanında müteahhitin hataları yüzünden , artık malzemeden mi çaldı bilemiycem, her tarafı doğrulmuyor. Atağa geçiyorum sen otur bak kuzuya ben işe gidiyim bakalım ne kadar idare ediyorsun diye. Ses çıkarmıyor saolsun. Ama şöyle söyliyim. Kuzuyu babasına bırakıp pazar market alış verişi hedefli dışarı her çıkışımda sokakta harcadığım maksimum iki saatin sonunda ( ki bazıları baba tarafından karıcım gel! Çocuk durmuyo.. cümlesiyle sonlandırılmış) eve döndüğümde bıraktığım bütün temiz biberonların kirlendiğini , yürümek için güvenli saha kalmadığını çok kez tespit ettim. İşkillendim ama gece düşünürken. Yorgunum , uykum var ...En son ne zaman adet oldum ben?!!!! Yok canım olamaz..Ertesi gün hemen bir gebelik testi buluyorum. Şans oyunu gibi çubuğun vericeği cevabı bekliyorum. Tek çizgi ....veeeee tek çizgi !! ohhh sadece tek çizgi var. Allahım bende bir an korktum. Rutin zate aksiyonlu olan hayatıma geri dönüyorum. Noyanla sokağa çıkmak bile dikkat gerektiriyor, zira geçen gün cüzdanı evde unutmuşum bir de param var gibi dolaştım sokakta
 : )

Başka bir haftasonu ben hala hastalanıcam diye bekliyorum, bel ağrısı var.. yakındır diyorum. Gece kuzuyu uyutuyoruz. Eşimle biraz televizyon biraz sohbet derken ya diyorum çok belim ağrıyor hastalanıcam heralde .. bi hesap yapıyorum kaba taslak zaten tarihi hatırlamıyorum Ya diyorum bir iki gün daha bekliyelimde ben bir kan tahlili yaptırıcam hala bir numara yok. Adamda işkilleniyor gece 11 de gidiyor nöbetçi eczaneye ..Bu sefer pahalı bir işeme çubuğu alıyoruz. Yapıyoruz testi. Veee .... tek çizgi ...Tek çizgi ohhh ...! Korkmuştum bende .. Neyse yarım saat sonra banyoya gidiyorum bi daha bakıyorum çubuğa .. tek çizgide öteki yandada bi kımıltı olmuş beklerken. Eşime gösteriyorum iyice kaşıntımız var artık. Gece yarısı hastaneye gidiyoruz. Kuzu yolda uyuyor saolsun. Kan veriyoruz. Sonucun çıkması bir saatten fazla sürücek eve dönmeye karar veriyoruz. Dönüş yolunda telefon geliyor .Beta hcg 1222!!!!! Goooll ! Goooll ! Bir buçuk ayda 2 gün seviş , gol olsun. ( Eşim diyor ki ben atarım ben diyorum ki hahha kaleci iyi bi kere senle alakası yok) Ciddi misin? diyorum .Niye şaka yapayım , ara kendin sor diyor . Şok olduk ikimizde ama mutluyuzda . Eve varınca bir iki telefon görüşmesiyle en yakınlarımızada uçuruyoruz haberi . Kime söylesen şaşırıyor zaten saat gecenin bir yarısı olmuş. Kimi uykulu , kimi cumartesi eglencesinde .. evet ..böyle işte .. ne güzel bir 15 şubat gecesi!..

Ailemize minik yuvamıza benim için hiç büyümeyecek bir melek daha gelmeye karar vermiş meğer. Bu kez plan yapmadım. Yumurtladığım günlere bakmadım, hatta son adet tarihim konusu sadece varsayımsal olarak biliyorum. İkimizde öğrenince çok şaşırdık, ve yine çok mutlu olduk. Haberi duyunca deli misin ? Manyak mısın ? Diye soran , ya da direk delisin manyaksın diyen oldu. Her anne biraz deli, biraz manyak ve çılgındır. Yoksa 20 kilo al , doğur , memelerinin uçlarını biri çeksin ısırsın gönüllü acı çekmeye razı ol , aynı anda çocuğu kucağında zıplatırken çorbayı karıştır, evi süpür . İki yudum yemek yiyecek diye bir kolun havada oyuncak sallasın diğeri kaşığı en iyi manevrayla inatçı kuzunun ağzına sokmaya çalışsın aynı anda suratınla komiklik yap ki kuzunun dikkatini dağıt.Eh bunlar pek akıllı işi değil. Elbette zor olucak. Daha uykusuz , daha yorucu olucak . Sonra onlar yüzüme bakıp gülücekler unutucam yorgunluğumu. Çünkü birine ne kadar anneyseniz diğerinede öylesiniz .

Kuzum şimdi 7.5 aylık , yoldaki meleğimde 7 haftalık . Hem içimde hem dışımda dünyanın en büyük mutluluğunu taşıyorum şimdi. Sağlıkla kucağımızda görmek kısmet olur umarım.

Ben yine 'anne' oluyorum : )....


Not: kliniğim ,benim diğer ailem, hepinize bu haberi alıp benimle mutlu olduğunuz için teşekkür ederim.



24 Şubat 2014 Pazartesi

Merküüür! Lütfen gerileme !

Merkür ! Lütfen gerileme!


Bugün biraz rahatlamak için yazmayı düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta içinde çamaşır makinem için iki kez servis geldi. Hala altından su sızdırıyor. İlk arızada şu an elim ayağım olan kanguru içinde kilitli kaldı ,ertesi gün dışarı çıkmak zorundaydık ve ben kuzuyu bütün gün kucağımda eylemek zorunda kaldım. Bilgisayarım kendini yedeklemekten vazgeçti herhangi bir çöküşte herşeyi kaybedebilirim ve akıllı telefonum herşey dahil tatilde gibi davrandığı için rehberi açmam 15 saniye filan sürüyor.Kiminle konuşsam haleti ruhiye yerlerde , kimi arasam sesi berbat belli hani sıkıntı var. Sevdiğim komşulardan biri ameliyat oluyor. Saçma sapan bir zaman dilimindeyim. Güne çok erken başladım. Kuzu sabahın 7 sinde pırıl pırıl gözlerle bana bakıyordu. Gece nasıl uyudum hatırlamıyorum ama bu aralar genelde yorgunum. Güne tersten başlamış kadar yorgunum. Gayette keyifliydi güne başlarken aslında ama onun içinde erken bir saat olduğu için uykusunu alamadığını bildiren minik sinyalleri alıyordum. Müzik açtım kuzuyu kolumun altına sıkıştırıp mutfağa gittim . Kahvaltısı için yumurtayı haşlanmaya bırakıp biraz salonda tepiştik. Kahvaltıyı hazırladım .Kuzuyu yerleştirdim mama sandalyesine.3. Kaşıktan sonra güreşimiz başladı. Böyle zamanlarda ahtapot olası geliyor insanın. 3 elimle farklı oyuncaklar sallarken biriyle agzından akanları yere düşmeden peçeteyle yakalasam, bi elimle kaşığı sabote eden kolu tutup ağzını açıl bulduğum anda boştakiyle soksam kaşığı ağzına belki daha kısa sürer bizim kahvaltı. Ama paşa saolsun ilk lokmadan sonra bruncha çevirmeden işi durmuyor. Zaten o da yoruluyor yavrum kahvaltıdan sonra biraz oyun üzerine uyku çekiyor genelde. Güç bela yumurtayı yedirdikten sonra iyize error verdi kuzu. Bu ara siyam ikizleri gibiyiz. Kangurudan başka yerde uyumuyor. Giydim bizim askıyı , yerleştirdim kuzuyu. Müziğimizde var. Ritmi tutturduk dans ede ede uyudu meleğim. Yatağına yerleştirmeden önce bir iki sağlam manevra yapmam lazım ki uyanmasın. Önce kangurunun üst bağlarını açıyorum bir kolumla kafası fazla oynamasında anlamasın diye desteklerken boştaki elimle yan bandı açıyorum koltukaltlarından avrarken ağzı gözü buruşuyor biraz. Hemen başını omzuma koyup kurtarıyorum ikimizide kangurudan . Omuzlarımda kanguru yüzünden yeni bir anatomik oluşum gelişmekte. Bir turda başını boynuma dayamış halde atıyoruz , bi taraftanda pışpışlıyorum ki az evvelki hareketlenmeyi unutsun. Başı boynumda yatağa kadar eğiliyorum .Durum çok çetrefilli . Anlık bir hata bizi en başa döndürebilir ve bana tüm gün mızıldıycak bir bebek verebilir. Birkaç saniye öyle kamburcuk kalıyorum yatağa doğru eğilip sonra yavaşça doğruluyorum üstünü örtüyorum. 15 dakika sonra elektirik süpürgesinin bakımı için geliyorlar. Kedilerin tüyleri yüzünden bundan önce 4 süpürge leşim var o yüzden sanayi tipi bir süpürge kullanıyorum. Bunun motoru tırtlamış filtresi fırtlamış diyorlar tamir için iki süpürge parası fiyat biçip bana yeni süpürge bırakıyorlar denemem için . O sırada kuzu uyanıyor ben iyice aptal oluyorum altımı kirli aç mı kalktı diye .Yarım saat belki oldu , muhtemelen olmadı yatağa koyalı. Adamlar bu telaşımdan faydalanıp tüyüyorlar. Tilki satıcı hemen yarın firmayı arayıp kendi süpürgemi geri istiycem. Sinir oluyorum kendime. İnsanın bazen basireti bağlanıyor işte. Bu esnada evde haftasonunun yorgunluğu var. Mutfakta ağzına kadar bulaşık. Yerde sağa sola saçılmış oyuncak parçaları, ve yukardan düşen daha ne varsa , salonda baş köşede sabahki kahvaltı tepsimiz. Saolsun bugun eve temizlik için gelen bi yardımcımız var. Yanında da elektirik süpürgesinden korkan haşarı bir oğlu .(hoş bende artık korkuyorum elektirik süpürgesinden) Ben aynı anda böyle sessiz durup bu kadar yaramazlık yapanı görmedim. Küçük adam resmen saman altından su yürütebiliyor . Öğlen gelip akşam hava kararmadan ayrılıyor. Ama ütü filanda hallediyor. Ona yetişkin bakıcısı demeyi tercih ediyorum aslında. Bize baksın diye birini tuttuk gibi. Kuzu ben ve küçük adam oyun oynuyoruz bu sefer. Arada mutfaktan yafrunun ağzına tıkalamak için bişiler alıyorum. Saat 3'kadar en az iki uyku krizi yaşıyoruz. 45 dakika kadar kanguruda takılan kuzu bana acıyor numarası yapıp uyuyor ve 5. dakkada tekrar uyanıyor. Bugün dışarı çıkmamız gerek. Telefon faturası ödenicek, emniyete gidip kaybolan plakamızı çıkartmak için kagıt alınıcak, vesikalık fotoğraf çektirilicek, bankadan para çekilicek. Hava da inadına rezalet. Bardaktan boşanır?? boşalır!? Gibi yağmur başlıyor. 3 buçukta kuzuyu tekrar uyutuyorum. Yetişkin bakıcımız halime acıyor abla sen git hallet işlerini ben o uyanınca bakarım diyor. Teklifi iki etmeden kocamın pantolonunu çekiyorum ayağıma, üstümde sweat shirt ,mermer gibi makyajsız surat ve bu halime en uyumsuz ayakkabıyıda giyip sokağa atıyorum kendimi. Önce plakayı halletmek lazım . Emniyete gidiyorum. Arabayı park ettiğim yerle emniyetin kapısı arasındaki 10 çarpı 100 metre koşusunda sıçana dönüyorum. Onlarda banka gibi butonlu bi alet koymuşlar ama numarayı değiştirmeyi unuttuklarını sanıyorum çünkü bekleme salonundakilerin hepsinde uzun süredir ordalarımş gibi bir hava sezdim. Yeni gelene dalacak gibi bakıyorlar. 30. dakikanın sonunda sıra nihayet bana geliyor. Bankonun arkasında orda olmaktan hiç memnun olmayan bi abla var. Plakamı kaybettim diyorum. Nerde ? Diyor. Hah hatırladım şurda deyip koşarak çıkmak istiyorum ordan ama bu çok absürt bir senaryo olurdu. Gülümsüyerek bilmiyorum diyorum. Salaksın zaten sen der gibi bakıyor bana yanındaki hanımla sohbetine devam ediyor. Dün gece küpesinin tekinin taşını kaybetmiş falan filan. Lütfedip bir kağıt uzatıyor yanındaki ablaya bakarak dilekçe yazmanız gerek diyor. Alıp boşlukları dolduruyorum kağıttaki geri veriyorum. Sanki tübitak sorusu vermişte ben çok hızlı çözmüşüm gibi bir bakış atıyor bana. Başka bir kağıt uzatıyor bununla şuraya git ordan çıkart diyor . Çooook teşekkür edip yağmur banyomu yaparak arabaya doğru koşuyorum. Vesikalık fotoğraf kısmından ilk 10 çarpı yüz metre koşusunda zaten vazgeçmiştim. Çektirsem nasıl bir görüntü olurdu, photoshopla ne kadar düzeltilebilirim bir fikrim yok. Yapmak için çıktığım diğer bütün işlerin üzerine birer çizik atıp eve yöneliyorum. Kapıyı sessizce açıyorum . Kuzu salonun ortasında ,gayet uyanık beni bekliyor. Görünce çığlıklar atmaya başladı. Üstüme kuru birşeyler giyip kuzuyu kucakladım. Öpüşüp koklaştık, Sonra oyun oynadık. Biraz daha güreştik. Yine uykusu var diye kanguru turumuza başladık. Uyudu. 20 dakika sonra uyandı. Bu 20 dakikada ben günlük kalori alımımı sonunda gerçekleştirebildim ve yemek yedim. Kuzuysa verdiğim hiç birşeyi önce yemedi. Sonra yer gibi yaptı. Oyuna devam ettik. Uykusu iyice bşaına vurmuş olucakki bi o koltuğa bi bu koltuğa emekleyip tırmanım popo üstü düşmeye başladı her seferindede ağladı. Erkeklerin her yaşta aynı olduğuna karar verdim. Açsa , uykusuzsa , yorgunsa dikkat ediceksin. Küveti doldurup duş aldırmaya karar verdim . Kuzum 2 gündür yapmadığı kakayı peşin peşin çıkarınca biraz rahatlamıştı. Bu arada bezden gelen kokuyu tarif edemiyorum. Banyoya geçtik. Ördeğimiz sudaki yerini çoktan almıştı ama malesef kuzu henüz onunla ilgilenmiyor . Çıktık önce havluya sararken sonra giydirirken direniş ruhuyla tekrar karşı karşıya geldim. Yatağa yatırdım bezi yerleştirdim tam bağlıycam ters dönüp emeklemeye başlıyor. Battaniyenin heryeri bembeyaz pişik kremi. Güç bela yakaladım kandıra kanıdra en meşakkatli kısım olan alt bağlamayı hallettim. Tavandan iki ip sallandırsam eleman tarzan gibi çığlık ata ata takılıcak sanki , bir türlü giyinmek istemiyor. Akşamı ettik sonunda. Paşa günün uykusuzluğundan ne yapıcağını şaşırmış halde. Umutluyum kanguruya yerleşiyoruz yine. Mamamız , gece çayımız hazır. Rambo gibiyim uyutucam bu sefer. Biraz ağlaşmanın ardından karnımız tok uyuyoruz sonunda .Saat sadece dokuz buçuk , korkuyorum ya uyanırsa 11 de , asker ederse beni?? ama aynı zamanda heyecanlıyım. Elimi ayağımı nereye koyucam şaşırıyorum. Kitap mı okusam ? Tv mi izlesem? Ev temiz , inanılmaz ama ben bile tokum. Oturuyorum koltuğa , süper güzel müzikler çalıyor radyoda . Belimde bir ağrı hasıl olmuş , günün yorgunluğu işte . Ama huzurluyum .Meleğim sonunda uyuyor. Biliyorum uykusunu alsa keyifle uyanıcak, ışıl ışıl bakıcak bana gülücek. Hayali bile alıyor yorgunluğumu. Baba bu gece nöbette ..Blogumu açıyorum..

19 Şubat 2014 Çarşamba

bebeğim ve kediler - my baby and the cats

Daha önce gebelikte evcil hayvanlarla ilgili bir yazı yazmıştım . Sıra bebek geldikten sonra evcil hayvanlar da : )..Hayatımın büyük kısmını kedi sahibi biri olarak geçirdim. Henüz bekarken bile ıyy nası bakıyorsun ? Pistir o ? nereye yapıyor tuvaletini ? senin yatagınada yatıyor mu ? gibi sorulara maruz kaldım. Sabırla cevapladım , bilgi verici olmaya çalıştım. Kedileri çocuklarım gibi büyüttüm. At onları artık sokağa diyen oldu. Balkona çim taklidi halı serdim üstüne basamadılar sokakta ne yapar bu garibanlar ? Bir kere hayvan sevmeyen insan sevemez . Ve sevilicek tarafı seçmem gerekse hayvanları seçerdim, hiç biri diğerini çekiştirmiyor ve silah kullanmayı bilmiyor. Gebeliğim ve noyanın ilk 6.5 ayı evde bakımlarını verdiğimiz 3 kızımız( yani kedilerimiz ; isimleri kedi , whiskey ve vodka) geçti. Şu an evdeki kedi nüfusu malesef 2. Noyanın doğumunda en ufak kızımız vodka bir rahatsızlık geçirdi ve sonrasında pek toparlayamadı. İdrarında kan vardı ve çişini tutmakta zorlanıyordu . Evde bebek olduğundan ve problemi burda çözmek imkansız olduğundan veterinerimize bırakmak zorunda kaldık. Uzun bir antibiyotik tedavisi gördü ve kısırlaştırıldı. Eve çok daha sağlıklı döndüğünü söyleyebilirim. Ama ara ara sorunu devam etti ve bebek yüzünden takip edemeyeceğim ve yeterli bakımını sağlayamayacagım için çok sevdiğim ve kedileri delice seven bir arkadaşımdan yardım istedim. Seve seve kabul etti. Zaten yan blokta olduğu için hem gözümüzün önünde , hemde ne lazım olsa her an gidebiliriz yanına.
Oğlum temmmuz ayında dehşet sıcak günlerde doğdu. Daha dogumdan önce eşimle bile kedileri bir odaya kapatcaz , kapatmıycaz kavgasına girmiştik. Hayvan bakanlar bilirler, hepsinin bir karakteri vardır ve sevgiyle bağlı olduğunuz evcil hayvanınızın bazı durumlarda vericeği kararları önceden kestirebilirsiniz. Tıpkı bebek geldiğinde napıcaklar ? gibi.. Elbette hiç birşey yapmıyacaklardı benim cevabım . Genellikle birlikte uyuduğum , çaktırmadan bardağımdan su içmeye bayılan , başım ağrısa hissedip yanıma gelip kıvrılan kedilerim elbette benim canımdan çok sevdiğimi , sevip koruyacaklardı. Zaten gelen giden çok olucak , lohusayım kalkamam -Bebekte çok ufak!!(bu bana ait bir fikir değil) diye eşimin kızları odaya kapatma fikrini kabul etmek durumunda kaldım. Gelen giden gerçekten ilk bir hafta çok yoğundu. Arada mama ve su vermek için içeri girdiğimde deliye dönüyorlardı. Ve onları bir yere kapatmak sadece doğalarını vahşileştirmeye yarıyordu. Noyanın gaz sancısı yüzünden 2 saat boyunca ağladığı , kedilerinde kapalı odadan ağıt yakar gibi miyavladığı gecenin sonunda ben infilak ettim. Ve ağlamaya başladım. Önce oğlumu yatıştırdım , nolur ağlama artık mahvoldum diye sonra kedileri açtım , artık serbest kalıcaklar diye . Resmen sinirlerim boşalmıştı. Zaten kedi sesi insan yavrusuna en yakın ses olduğu için çok etkilermiş bizi. Eh 3 kedi birde noyan oldu mu sana ağlayan 4 bebek: ) .. İlk bir iki gün özgürlüklerine yeniden kavuşmanın şaşkınlığından kuzuyu fark edemediler. Ama evdeki kokunun değiştiğini anladıklarını gayet net belli ediyorlardı. Beşiğin ve kuzuyu salonda yatırdığımız sallanan zımbırtının etrafını koklaya koklaya dolanıyor , kuzu ağladığında da kulaklarını kabartıp sesin kime ait olduğunu bulmaya çalışıyorlardı. Günler geçtikçe yavaş yavaş noyan kucağımda emerken bize sokulmaya başladılar. En büyük kedim kuzunun ayaklarının dibine gelip başını ayaklarının altına sürtüyordu , resmen sev beni diyordu. Yavaş yavaş kuzuyu iyice sahiplendiler. Ben kedilerimin oğlumun başında uyurken nöbet tuttuklarına şahit oldum. Ve özellikle ben mutfağa , banyoya gittiğimde mutlaka biri yanında bekliyordu. Özellikle ufakken asla ve asla ağzına burnuna sokulmadılar kuzunun. Hatta bebeklerin yakalama refleksi saolsun bir sefer birinin tüylerini kavramış hayvan sadece kendini kurtardı ve kaçtı. Tırmalamak için dönmedi bile.Bu arada belirtmek isterim büyük kız adı kedi; vukaatlıdır . Benden başkasına pek yanaşmaz , hatta gayet haşin davranır ve beni çok kıskanır .

Noyanın kedilerle iletişime geçme zamanı yaklaşık olarak 5. ayına denk geliyor olmalı. Öncesinde takip ediyordu gözleriyle ama henüz bu garip tüylü hayvanların ne olduklarına karar verememişti ve ona eğlenceli gelmiyordu. Yerde kollarının üstünde kalkmaya ve yattığı yerde dönmeye başlayınca daha geniş bir açıyı da görmeye başladı elbette. Böylece kedilerin farklı hareketlerini keşfetti. Önce yanından geçerken dikkatle takip ediyor bir taraftanda kıkırdıyordu. Sonra ellerini kullanarak yakalamaya çalışmaya başladı. Herzaman olmasa da bazen yakalıyordu.Birinin bıyıklarını yakalayıp demet halinde çektiğine şahit oldum. Ancak kediler yinede tepki vermedi. Bence onun küçük bir bebek ve benim yavrum olduğunun o kadar farkındalardı ki onlarda kuzuya anne şevkatiyle yaklaştılar. Kuzum üç gün sonra 7 ayını doldurucak. Son bir aydır çılgınlar gibi emekliyor ve ben bu erken hareketlenmenin kedileri taklit etmeye ve onları kovalamaya çalışıtğı için olduğunu düşünüyorum. Ayrıca son bir aydır tutunabildiği eşyalardan destek alıp ayağa kalkmayı deniyor, bu çabası sürekli sonuç vermesede eğer mammaroo'sunda kedi yatıyorsa %100 başarılı bir kalkış yaptığını söyleyebilirim.



Evde hayvanlarla büyüyen bebeklerin motor ve duyusal gelişimlerinin daha hızlı olduğunu ve diğer bebeklere daha sıcak kanlı yaklaştığını bizzat kendi tecrübemden ötürü düşünüyorum . Bizde son durum oğlumla oyun oynarken kızlardan biri gelirse kahkahalarla onu izliyoruz yanımızdan uzaklaşırsa emekleyerek takibe başlıyoruz. Noyan kediyi bende noyanı takip ediyorum. Eğer kuzuyla oynamaya geldilerse üstlerine çıkmasına kulaklarını kuyruklarını ısırıp , cimciklenmeye müsade ediyorlar. Tüylerini çok çekiyor diye veterinerimize traşa yolladık kızları. Biri tekir olduğu için tüyler gidince ineklere benzemiş , siyamında patilerinde kahverengi panduflar giymiş gibi bir görüntü var. Oğlumun kedilerle büyümesini istiyorum. Aldığım bir iki küçük önlem (kedilerin tuvaletini ve mamalarını noyanın ulaşamayacağı bir ev alanında yerlşetirmek, tüyleri ve tırnakları kestirmek gibi) ve aşılarını atlamamak dışında oğlumun onlarla oynamasına izin veriyorum. Sokakta bile çevresinin daha farkında etrafını izliyor. Sanırım dışardayken bir kedi geçer umudu ile etrafı araştırıyor . Oğlumu kedilerle büyütme kararım beni yanıltmadı. Yarar dışında bir sonuç almadım.






Merak ettikleriniz varsa google da farklı kedi ve bebekli ev deneyimleri ile ilgili forumlarda yazılar mevcut. Ev hayvanları ile büyüyen çocuklar daha farkında , daha sorumluluk sahibi oluyorlar. haa birde  allerjik hastalıklara  daha az rastlanıyor bu çocuklarda. Ayrıca alanında uzman psikolog ve psikiyatristlerin ev hayvanı ile büyüyen bebekler üzerine bir çok araştırmaları var. Araştırma fırsatınız olursa hayvanların çocukların gelişimleri üzerine ne kadar olumlu etkileri olduğunu görebilirsiniz. Umarım her bebeğin /çocugun ileride/şimdi tüylü bir arkadaşı olur.  

9 Şubat 2014 Pazar

Paraları Sökülün ..Bebek geliyor !!

Hamile olduğunuzu haber aldığınız andan itibaren hele hele ilk bebeğinizse kredi kartınızı ve aybaşında ekstrelerinizi görünce içinizi ısıtacak bir kapana girmeye hazır olmanızı tavsiye ederim. Algıda seçiciliğiniz gelişicek ve baktığınız her tarafta sizin gibi gebeleri , yeni doğum yapmışları, hem yeni doğum yapmış hem elinde bir çocuk ve/veya fazlasıyla gezenleri görücek, bebek mağazalarının sayısının çokluğu karşısındada hayrete düşüceksiniz. Rengarenk süslenmiş , teknolojinin dibine vurmuş ürünlerle donatılmış , küçük prensiniz ya da prensesinizin üzerinde hayal ettiğiniz miniminnacık birbirinden şirin kıyafetlerin asılı olduğu mağazalar ..Yetişkinler için onca kumaş harcanarak yapılan kıyafetlerle kıyaslayıp el kadar bebekler için satılan cicili bicili tekstil ürünlerindeki etiketleri ilk gördüğünüzde oha! Yuh! Çüş ! Ama çok şirin ! Alıyorum aşamalarını katedip kendinizi kasada sırada bulabilirsiniz. Bazı mağazalar kendi kartlarınıda takdim edip sizi daha sık orayı ziyaret etmeye teşvik ederler. Öneri; çok dayanamadığınız durumlar dışında fazla alş veriş yapmayın, bebek haberini duyan herkes size bir süür bebek kıyafeti hediye olarak getiricektir. Tavsiye eğer yakınızda sizden önce bebek sahibi olmuş arkadaşlarınız varsa küçülen kıyafetleri miniğinize almak için girişimde bulunun. Çünkü özellikle yaşamlarının ilk bir yılında insan yavrusu çok hızlı büyür. Günde yaklaşık 15-30 gram arası kilo artışı olur, boyu hızlı uzar , baş çevreside aynı hızla gelişme gösterir. Sonuç ; satın aldığınız kıyafetlerin bir kısmını hiç bir kısmını da ancak 3-5 kez giydirebileceksiniz. Benim kuzum yaz bebeğiydi. Çoğunlukla body ve çorapla geçirdik günleri havalar serinleyene kadar. En sık kullanıcağınız ürün yaz kış farketmez kısa ve uzun kollu bodyler olucaktır. Biz havalar soğudukça kolları uzatıp tulumlara geçtik. Soğuk havalarda astronot denen (nie bunu demişler bilmiyorum ) tulumlardan edinirseniz dışarı çıkarken rüzgar aldı , soğuk kaptı derdiniz kalmaz, çünkü bu tulumlar gayet korunaklı , giydirmesi ve çıkarmasıda çok kolay. İtiraf ediyorum ki 6 ay dayanmış olsamda sonradan o alış veriş çılgınlığına bende kapıldım. Bu konuda harcanacak paranın bir üst limiti olduğunu düşünmüyorum.Aslında bebeklerle ilgili hiç bir üründe üst limit yok . Aldığım çoğu şeyide hiç giydiremedim. Hastane çıkışı takımların birinden iki tane olmuştu hatta , biri hediye gelmişti. Hepsini yıkayıp ütüleyip yeni bebekli bir arkadaşıma götürdüm. O da çok sevindi. Birde illa alış veriş yapmaya devam edicem diyorsanız iki markanın ürünlerini size tavsiye ederim , hem çok iyi kumaş kullanıyorlar hemde fiyatları çok uygun; f&f (kipa tesco nun giyim markası) ve H&M. Birde online alışveriş sitelerinden unnado'yu takip etmenizi öneririm. Ordada pahalı markaların indirimlerini yakalama fırsatınız oluyor. (alışveriş kapısını tamamen kapamıyorum farkındaysanız, zaten imkansız bi durum.)

Kesinlikle edinmenizi önericeğim ürün kanguru , ya da sling. Sling uzun süre rahat kullanamayabilirsiniz, ancak iyi bir kanguru uzun süre işinizi görücektir. Hamileykende bebek doğduktan sonrada en ısk duyucağınız cümlelerden biri sakın kucağa alıştırma olucak , baştan söyliyim hazırlıklı olun. Canınızdan can çıkarmışsınız , 9 ay taşımışsınız , kocaman bi göbek yüzünden aşağı bakınca ayaklarınızı göremez hale gelmişsiniz ,sabırsızlıkla gelmesini beklediğiniz kuzuyu kollarınıza vermişler .Nasıl alıştırmazsınız ? Nasıl her fırsatta koklamazsınız ? Bu yalnış bilgiyi bir kenara bırakmanızı öneririm. Bu konuda yapılmış bir çok araştırma var . Kucağa alınmayan , yatağına bırakılmış bebekler bir süre sonra ağlamayı bırakıyor çünkü ağlasalarda kimsenin gelmeyeceğini öğreniyorlar. Güven duygusunu yitirip hayata yalnız başlıyorlar. Yapılan bir çok araştırma kucakta taşınan bebeklerin zihinsel ve motor gelişimlerinin daha hızlı olduğunu , özgüvenlerinin geliştiğini ve suça eğilimlerinin az olduğunu tespit etmiş. Sadece bu konuyla ilgili bir yazıyı daha sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Tavsiyem içinizdeki sesi dinleyin ve bebeğinize dokunun. Doğa herşeyi halleder. Ben babybjörn marka bir kanguru aldım çokta memnun kaldım sırt desteği olduğu için çok rahat ettim tabiiki oğlum artık ağırlaştığı için ne kadar ergonomik ve kullanışlı olursa oldun uzun süre taşıdığımda omuzlarımda ağrı olmasını engellemiyor. Kolaylıkla yıkanabilir, tek başınızada bebeği rahatlıkla oturtabiliyorsunuz. Bebeğinizi hem size dönük hem yüzü dışarı bakar şekilde yerleştirebiliyorsunuz. Oğlum şu an 6.5 aylık ve son dönemde kanguruda uyumaya alıştı. Evin içinde bir kça tur attıktan sonra başını göğsüme yaslayıp uyuyor kuzum . Sonrada yatağına aktarıyorum.



Bir diğer önemli yatırımınız bebek arabasına olucak. Malum ilk çocuk hiç bişi bilmiyorum bebek arabaları hakkında , herkes travel system al travel system al deyip duruyor . Travel system neeee! Ya dünyayımı gezicez ne sistemi .. yatırıcan bebeyi , iticen gidicek .Koyucan arka koltuğa bağlıycan kemeri durucak . Ben internetten dünyayı araştırdım öyle basit değilmiş,bir ara euro dolar takibi yaptım bazı markaların fiyatları ona endeksli , nasıl daha ucuza kaparım bu işi diye . Eşim saolsun tez canlıdır, bıktı benim bilgisayar başında bebek arabası beğenmeme , götürdü mağazaya. Ne dediysem dinletemedim . Dur dedim bakalım dedim araştıralım dedim .Kendi istedi (kaşındı) . Verdiler yanımıza bir eleman , anladılar tabi kesin alıcaz . Benim büyük oğlan (eşim) bakınıyor al beğendiğini diye elleri arkada : ) ..Tamam , hiç sorun değil hayatım dedim hemen seçiyorum. Bir sürü marka gösterdiler .araba oturağı ,bilmemne taşıma puseti ,zırtı tırtı .. Şimdi bu bebek arabalarının öyle hafif olması falan hikaye , haberiniz olsun . Hiçbiri çok hafif değil. Çok hafif olanlarda çok dandik ve devrilme tehlikesi var. 3 tekerleklilerinde devrilme tehlikesi olduğunu mega araştırmalarımı yaparken okumuştum ama kendim tecrübe etmedim. En önemlisi güvenli olması , o yüzden kıyın paraya. Ilk bir kaç ay bebeğin ısrtını ve boynunu destekliyor olmalı , malum sabi daha kafayı kaldıramıyor . Neyse ben orbit baby diye bir araba beğendim. Travel sistemmiş çocuk büyüdüğünde oturağını değiştiriceğimiz bir parçası daha var. Bebeğin yattığı yer kendi etrafında tam tur dönebiliyor. Aynı parça arabaya oturtulabiliyor. Sırt ve boyun desteği süper. Tekerlekli kısmıda kolaylıkla katlanabiliyor. Çok hafif falan değil ama ideal . Ben tek başıma rahatlıkla kaldır kondurunu yapabiliyorum. Oğlumda rahat etti arabada , biz sadece gezmek için değil uyumak içinde kullandık arabayı. Hatta halen ara sıra kullanıyoruz. Eve her geldiğimizde o tekerlekler yıkanıyor. Uyku saatinde paşanın canı orda uyumak isterse koridor salon turu şeklinde bir saat kendini sallatıp , uykuya dalıyor paşa. (anne için evde yürüyüş bandı simülasyonu). Kasadan geçtikten sonra bizimki ya benim tansiyonum düştü sanki dediydi hiç unutmam.



Favori ürünlerimden biri 4 moms'ın mammaroo'su. Yalnız erken vakit alıcaksınız ki kuzu orda yatmaya alışsın yoksa taş çatlasın yarım saat yatar üzerinde sonra bizimki gibi al beni diye kuzu kuzu bakar size : ) .. mammaroo doğumdan hemen sonra bebeğinizi yatırabileceğiniz bir ürün. 5 farklı şekilde sallanma hareketi yapıp white noise denen sesleride bünyesinde barındırıyor. White noise , yani beyaz gürültü dedikleri benim hayatımı çok kereler kurtardı. Kuzuyu nasıl uyutursanız uyutun bazı geceler saatler sürebilir. Bu beyaz gürültü bebeğin anne karnındayken dışardaki duyduğu seslere benzeyen seslerden oluşuyor. Aralarında saç kurutma makinası , elektrik süpürgesi ve araba motoru sesi bulunuyor. Su seside bu kategorideymiş hesapta ama bizimki onu yemedi. You tube da bu seslerin farklı uzunluktaki HD kayıtları mevcuttur. Çaresiz kaldığınız anlarda denemenizi öneririm mucizevi sonuçlar alabilirsiniz. Neyse 4 moms 'ın mommaroo'suna dönelim . Dediğim gibi 0. aydan titibaren kullanabiliyorsunuz , taşıma kapasitesi 11 kg. Ben ikinci çocuğuda düşündüğüm için oğlum 2 aylıkken görmeme rağmen aldım. Zira 4 moms'ın diğer ürünlerinede bakmanızı öneririm ki mommaroo içlerinde favorim. Alete aynı zamanda cep telefonunuzu da bağlayabiliyorsunuz , istediğiniz müziği ordanda çalabiliyorsunuz.



Bir diğer salınan ve benim oğlumun favorisi olan ancak mammaroo ile kıyas götürmeyecek diğer ürün fisher price'ın 2 tane dandik teli birbirine geçirip yaptığı ancak vibrasyon özelliği olan kuzununda yattığı yerden iki maymun bi file baktığı zamazingodur. Fisher price 2 tane tele neden o fiyatı biçmiş hala bilmiyorum . Ha uzun süre kullandık hala da arada kullanıyoruz ancak değer mi derseniz değmez.


Bebek beşiğine gelirsek bu konuda çok özgür davranabilirsiniz. Ben nostaljik , ahşap ancak sallanabilen bir beşik istiyordum. Doğumdan 2-3 hafta önce beşiği yatağımızın yanına tabiiki benim tarafıma kurduk. İçine de yün yatak yaptırdım. Çok para harcamanızı önermem çünkü kuzunun bunda yatıcağı süre maksimum altı ay, sonra boyları uzuyor kımıldandıkça kafaları ayakları sağa sola dönüyor ve sık sık uyandıkları için artık orda uyumak istemiyorlar. Bizim kuzu odasını kendi ayırmaya karar verdi. Önce babasını yataktan attık yanımda bir süre uyudu. Sonra yataktan tehlikeli bir iniş yaptı ve yatak odasına geçirdik. Adettendir diye dönence aldım ,bizim beşiğe olmadı , iplerle kurdelalarla bağladım öylede evlatlık gibi durdu. En son yatak odasına geçince oraya taktık. Dönenceyi takip etmiyor , ışıklarınada bakmıyor , kucağımdayken sallanan ayıları yakalamak hoşuna gidiyor ama :) .. Dönencenin kullandığım tek özelliği melodisi diyebilirim Çünkü o müziği duyduğunda uyumaya alıştığı için göz kapaklarının ağırlaşmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Lakin pille çalışıyor bu aletler ve 15 te bir şişman pillerden almanızı gerektiriyor. Fisher price a şu tel zımbırtı yüzünden gıcık olmama rağmen dönenceyide fisher price tan aldım. Unnado'yu takip ederseniz arada indirimdeyken yakalayabilirsiniz.



Gelelim bebek telsizine .. Gayet genş bir fiyat aralığı olan bu aletler ,odayı ayırdıktan sonra eliniz ayağınız olabiliyor. Her yer i phone i pad kaynarken ben i baby markalı bir ürünü tercih ettim , sadece ses ileten telsizlere göre biraz fazla ödedim ancak her kuruşuna değerdi. Bebekler acıktıklarında hemen yaygarayı basmaz önce biraz mıkırdanırlar , sağa sola dönerler , o arada yakalar doyurursanız kuzuyu geceye pirelerinizle mis gibi devam edersiniz . Ağlamaya başlarsa yüzde elli şansınızı kullanmanız gerekir. Kuzuyu sakinleştir , doyur baktın uyandı enerjini topla yor , uyutma algoritmalarını gözden geçir , uyursa pirelerinide al koşarak yatağına dön. I -baby kurulumunu yaptıktan sonra kolay kullanım özelliklerine sahip olan bir bebek gözleme-dinleme cihazı. İ phone ve i pad için uygulaması mevcut. İnternetiniz olan heryerden evde olmasanız bile kameranın görüş açısını izleyebiliyor hatta fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kamera kendi etrafında tam tur dönebiliyor ve yukarı aşağı hareket edebiliyor. Bu hareketleri i phone dan , i pad'den uygulama üzerinden kontrol edebiliyorsunuz.


Ve mama sandalyesi .. gidip öyle çok pahalı bişrey almayın. Mama sandalyesini kuzu oturmaya başlayınca ve ek besinlere geçince sık sık kullanıcaksınız. Üzerine damlamadık şey kalmıyor .Biz ikeada 30 liraya gördüğüm en kullanışlı mama sandalyesini edindik. Ek besinlere başladığınızda oturduğunuz yere örtü sermeyi unutmayın. Bizim koltuk oğlanın günlük menüsünü tahmin etmeye yetiyor.



 Bu anlattığım ürünlerin çoğunun 2. el pazarlarıda mevcut. (e-bebek.com) .Ben sıfır almayı tercih ettim çünkü süper planlı hayatımda oğlumun bir kardeşi olmasını istiyorum . Hatta az daha çıldırırsam birde tekne kazıntısı ama eşim 3 sayısından pek korkar oldu. 6. ayımızı doldurmuş olarak şimdilik tavsiyelerim böyle .. Zaten daha bu çapta bir harcamayla karşı karşıya kalıcağımızı sanmam. Zaten battık ..uzun süre taksit ödiycez :).. Sağlıcakla.. Sağlıcak demişken salıncak yok .. kuzunun tam sallanma zamanı .. - Kocaaaacıııımmmm !!?!