Translate

24 Şubat 2014 Pazartesi

Merküüür! Lütfen gerileme !

Merkür ! Lütfen gerileme!


Bugün biraz rahatlamak için yazmayı düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta içinde çamaşır makinem için iki kez servis geldi. Hala altından su sızdırıyor. İlk arızada şu an elim ayağım olan kanguru içinde kilitli kaldı ,ertesi gün dışarı çıkmak zorundaydık ve ben kuzuyu bütün gün kucağımda eylemek zorunda kaldım. Bilgisayarım kendini yedeklemekten vazgeçti herhangi bir çöküşte herşeyi kaybedebilirim ve akıllı telefonum herşey dahil tatilde gibi davrandığı için rehberi açmam 15 saniye filan sürüyor.Kiminle konuşsam haleti ruhiye yerlerde , kimi arasam sesi berbat belli hani sıkıntı var. Sevdiğim komşulardan biri ameliyat oluyor. Saçma sapan bir zaman dilimindeyim. Güne çok erken başladım. Kuzu sabahın 7 sinde pırıl pırıl gözlerle bana bakıyordu. Gece nasıl uyudum hatırlamıyorum ama bu aralar genelde yorgunum. Güne tersten başlamış kadar yorgunum. Gayette keyifliydi güne başlarken aslında ama onun içinde erken bir saat olduğu için uykusunu alamadığını bildiren minik sinyalleri alıyordum. Müzik açtım kuzuyu kolumun altına sıkıştırıp mutfağa gittim . Kahvaltısı için yumurtayı haşlanmaya bırakıp biraz salonda tepiştik. Kahvaltıyı hazırladım .Kuzuyu yerleştirdim mama sandalyesine.3. Kaşıktan sonra güreşimiz başladı. Böyle zamanlarda ahtapot olası geliyor insanın. 3 elimle farklı oyuncaklar sallarken biriyle agzından akanları yere düşmeden peçeteyle yakalasam, bi elimle kaşığı sabote eden kolu tutup ağzını açıl bulduğum anda boştakiyle soksam kaşığı ağzına belki daha kısa sürer bizim kahvaltı. Ama paşa saolsun ilk lokmadan sonra bruncha çevirmeden işi durmuyor. Zaten o da yoruluyor yavrum kahvaltıdan sonra biraz oyun üzerine uyku çekiyor genelde. Güç bela yumurtayı yedirdikten sonra iyize error verdi kuzu. Bu ara siyam ikizleri gibiyiz. Kangurudan başka yerde uyumuyor. Giydim bizim askıyı , yerleştirdim kuzuyu. Müziğimizde var. Ritmi tutturduk dans ede ede uyudu meleğim. Yatağına yerleştirmeden önce bir iki sağlam manevra yapmam lazım ki uyanmasın. Önce kangurunun üst bağlarını açıyorum bir kolumla kafası fazla oynamasında anlamasın diye desteklerken boştaki elimle yan bandı açıyorum koltukaltlarından avrarken ağzı gözü buruşuyor biraz. Hemen başını omzuma koyup kurtarıyorum ikimizide kangurudan . Omuzlarımda kanguru yüzünden yeni bir anatomik oluşum gelişmekte. Bir turda başını boynuma dayamış halde atıyoruz , bi taraftanda pışpışlıyorum ki az evvelki hareketlenmeyi unutsun. Başı boynumda yatağa kadar eğiliyorum .Durum çok çetrefilli . Anlık bir hata bizi en başa döndürebilir ve bana tüm gün mızıldıycak bir bebek verebilir. Birkaç saniye öyle kamburcuk kalıyorum yatağa doğru eğilip sonra yavaşça doğruluyorum üstünü örtüyorum. 15 dakika sonra elektirik süpürgesinin bakımı için geliyorlar. Kedilerin tüyleri yüzünden bundan önce 4 süpürge leşim var o yüzden sanayi tipi bir süpürge kullanıyorum. Bunun motoru tırtlamış filtresi fırtlamış diyorlar tamir için iki süpürge parası fiyat biçip bana yeni süpürge bırakıyorlar denemem için . O sırada kuzu uyanıyor ben iyice aptal oluyorum altımı kirli aç mı kalktı diye .Yarım saat belki oldu , muhtemelen olmadı yatağa koyalı. Adamlar bu telaşımdan faydalanıp tüyüyorlar. Tilki satıcı hemen yarın firmayı arayıp kendi süpürgemi geri istiycem. Sinir oluyorum kendime. İnsanın bazen basireti bağlanıyor işte. Bu esnada evde haftasonunun yorgunluğu var. Mutfakta ağzına kadar bulaşık. Yerde sağa sola saçılmış oyuncak parçaları, ve yukardan düşen daha ne varsa , salonda baş köşede sabahki kahvaltı tepsimiz. Saolsun bugun eve temizlik için gelen bi yardımcımız var. Yanında da elektirik süpürgesinden korkan haşarı bir oğlu .(hoş bende artık korkuyorum elektirik süpürgesinden) Ben aynı anda böyle sessiz durup bu kadar yaramazlık yapanı görmedim. Küçük adam resmen saman altından su yürütebiliyor . Öğlen gelip akşam hava kararmadan ayrılıyor. Ama ütü filanda hallediyor. Ona yetişkin bakıcısı demeyi tercih ediyorum aslında. Bize baksın diye birini tuttuk gibi. Kuzu ben ve küçük adam oyun oynuyoruz bu sefer. Arada mutfaktan yafrunun ağzına tıkalamak için bişiler alıyorum. Saat 3'kadar en az iki uyku krizi yaşıyoruz. 45 dakika kadar kanguruda takılan kuzu bana acıyor numarası yapıp uyuyor ve 5. dakkada tekrar uyanıyor. Bugün dışarı çıkmamız gerek. Telefon faturası ödenicek, emniyete gidip kaybolan plakamızı çıkartmak için kagıt alınıcak, vesikalık fotoğraf çektirilicek, bankadan para çekilicek. Hava da inadına rezalet. Bardaktan boşanır?? boşalır!? Gibi yağmur başlıyor. 3 buçukta kuzuyu tekrar uyutuyorum. Yetişkin bakıcımız halime acıyor abla sen git hallet işlerini ben o uyanınca bakarım diyor. Teklifi iki etmeden kocamın pantolonunu çekiyorum ayağıma, üstümde sweat shirt ,mermer gibi makyajsız surat ve bu halime en uyumsuz ayakkabıyıda giyip sokağa atıyorum kendimi. Önce plakayı halletmek lazım . Emniyete gidiyorum. Arabayı park ettiğim yerle emniyetin kapısı arasındaki 10 çarpı 100 metre koşusunda sıçana dönüyorum. Onlarda banka gibi butonlu bi alet koymuşlar ama numarayı değiştirmeyi unuttuklarını sanıyorum çünkü bekleme salonundakilerin hepsinde uzun süredir ordalarımş gibi bir hava sezdim. Yeni gelene dalacak gibi bakıyorlar. 30. dakikanın sonunda sıra nihayet bana geliyor. Bankonun arkasında orda olmaktan hiç memnun olmayan bi abla var. Plakamı kaybettim diyorum. Nerde ? Diyor. Hah hatırladım şurda deyip koşarak çıkmak istiyorum ordan ama bu çok absürt bir senaryo olurdu. Gülümsüyerek bilmiyorum diyorum. Salaksın zaten sen der gibi bakıyor bana yanındaki hanımla sohbetine devam ediyor. Dün gece küpesinin tekinin taşını kaybetmiş falan filan. Lütfedip bir kağıt uzatıyor yanındaki ablaya bakarak dilekçe yazmanız gerek diyor. Alıp boşlukları dolduruyorum kağıttaki geri veriyorum. Sanki tübitak sorusu vermişte ben çok hızlı çözmüşüm gibi bir bakış atıyor bana. Başka bir kağıt uzatıyor bununla şuraya git ordan çıkart diyor . Çooook teşekkür edip yağmur banyomu yaparak arabaya doğru koşuyorum. Vesikalık fotoğraf kısmından ilk 10 çarpı yüz metre koşusunda zaten vazgeçmiştim. Çektirsem nasıl bir görüntü olurdu, photoshopla ne kadar düzeltilebilirim bir fikrim yok. Yapmak için çıktığım diğer bütün işlerin üzerine birer çizik atıp eve yöneliyorum. Kapıyı sessizce açıyorum . Kuzu salonun ortasında ,gayet uyanık beni bekliyor. Görünce çığlıklar atmaya başladı. Üstüme kuru birşeyler giyip kuzuyu kucakladım. Öpüşüp koklaştık, Sonra oyun oynadık. Biraz daha güreştik. Yine uykusu var diye kanguru turumuza başladık. Uyudu. 20 dakika sonra uyandı. Bu 20 dakikada ben günlük kalori alımımı sonunda gerçekleştirebildim ve yemek yedim. Kuzuysa verdiğim hiç birşeyi önce yemedi. Sonra yer gibi yaptı. Oyuna devam ettik. Uykusu iyice bşaına vurmuş olucakki bi o koltuğa bi bu koltuğa emekleyip tırmanım popo üstü düşmeye başladı her seferindede ağladı. Erkeklerin her yaşta aynı olduğuna karar verdim. Açsa , uykusuzsa , yorgunsa dikkat ediceksin. Küveti doldurup duş aldırmaya karar verdim . Kuzum 2 gündür yapmadığı kakayı peşin peşin çıkarınca biraz rahatlamıştı. Bu arada bezden gelen kokuyu tarif edemiyorum. Banyoya geçtik. Ördeğimiz sudaki yerini çoktan almıştı ama malesef kuzu henüz onunla ilgilenmiyor . Çıktık önce havluya sararken sonra giydirirken direniş ruhuyla tekrar karşı karşıya geldim. Yatağa yatırdım bezi yerleştirdim tam bağlıycam ters dönüp emeklemeye başlıyor. Battaniyenin heryeri bembeyaz pişik kremi. Güç bela yakaladım kandıra kanıdra en meşakkatli kısım olan alt bağlamayı hallettim. Tavandan iki ip sallandırsam eleman tarzan gibi çığlık ata ata takılıcak sanki , bir türlü giyinmek istemiyor. Akşamı ettik sonunda. Paşa günün uykusuzluğundan ne yapıcağını şaşırmış halde. Umutluyum kanguruya yerleşiyoruz yine. Mamamız , gece çayımız hazır. Rambo gibiyim uyutucam bu sefer. Biraz ağlaşmanın ardından karnımız tok uyuyoruz sonunda .Saat sadece dokuz buçuk , korkuyorum ya uyanırsa 11 de , asker ederse beni?? ama aynı zamanda heyecanlıyım. Elimi ayağımı nereye koyucam şaşırıyorum. Kitap mı okusam ? Tv mi izlesem? Ev temiz , inanılmaz ama ben bile tokum. Oturuyorum koltuğa , süper güzel müzikler çalıyor radyoda . Belimde bir ağrı hasıl olmuş , günün yorgunluğu işte . Ama huzurluyum .Meleğim sonunda uyuyor. Biliyorum uykusunu alsa keyifle uyanıcak, ışıl ışıl bakıcak bana gülücek. Hayali bile alıyor yorgunluğumu. Baba bu gece nöbette ..Blogumu açıyorum..

19 Şubat 2014 Çarşamba

bebeğim ve kediler - my baby and the cats

Daha önce gebelikte evcil hayvanlarla ilgili bir yazı yazmıştım . Sıra bebek geldikten sonra evcil hayvanlar da : )..Hayatımın büyük kısmını kedi sahibi biri olarak geçirdim. Henüz bekarken bile ıyy nası bakıyorsun ? Pistir o ? nereye yapıyor tuvaletini ? senin yatagınada yatıyor mu ? gibi sorulara maruz kaldım. Sabırla cevapladım , bilgi verici olmaya çalıştım. Kedileri çocuklarım gibi büyüttüm. At onları artık sokağa diyen oldu. Balkona çim taklidi halı serdim üstüne basamadılar sokakta ne yapar bu garibanlar ? Bir kere hayvan sevmeyen insan sevemez . Ve sevilicek tarafı seçmem gerekse hayvanları seçerdim, hiç biri diğerini çekiştirmiyor ve silah kullanmayı bilmiyor. Gebeliğim ve noyanın ilk 6.5 ayı evde bakımlarını verdiğimiz 3 kızımız( yani kedilerimiz ; isimleri kedi , whiskey ve vodka) geçti. Şu an evdeki kedi nüfusu malesef 2. Noyanın doğumunda en ufak kızımız vodka bir rahatsızlık geçirdi ve sonrasında pek toparlayamadı. İdrarında kan vardı ve çişini tutmakta zorlanıyordu . Evde bebek olduğundan ve problemi burda çözmek imkansız olduğundan veterinerimize bırakmak zorunda kaldık. Uzun bir antibiyotik tedavisi gördü ve kısırlaştırıldı. Eve çok daha sağlıklı döndüğünü söyleyebilirim. Ama ara ara sorunu devam etti ve bebek yüzünden takip edemeyeceğim ve yeterli bakımını sağlayamayacagım için çok sevdiğim ve kedileri delice seven bir arkadaşımdan yardım istedim. Seve seve kabul etti. Zaten yan blokta olduğu için hem gözümüzün önünde , hemde ne lazım olsa her an gidebiliriz yanına.
Oğlum temmmuz ayında dehşet sıcak günlerde doğdu. Daha dogumdan önce eşimle bile kedileri bir odaya kapatcaz , kapatmıycaz kavgasına girmiştik. Hayvan bakanlar bilirler, hepsinin bir karakteri vardır ve sevgiyle bağlı olduğunuz evcil hayvanınızın bazı durumlarda vericeği kararları önceden kestirebilirsiniz. Tıpkı bebek geldiğinde napıcaklar ? gibi.. Elbette hiç birşey yapmıyacaklardı benim cevabım . Genellikle birlikte uyuduğum , çaktırmadan bardağımdan su içmeye bayılan , başım ağrısa hissedip yanıma gelip kıvrılan kedilerim elbette benim canımdan çok sevdiğimi , sevip koruyacaklardı. Zaten gelen giden çok olucak , lohusayım kalkamam -Bebekte çok ufak!!(bu bana ait bir fikir değil) diye eşimin kızları odaya kapatma fikrini kabul etmek durumunda kaldım. Gelen giden gerçekten ilk bir hafta çok yoğundu. Arada mama ve su vermek için içeri girdiğimde deliye dönüyorlardı. Ve onları bir yere kapatmak sadece doğalarını vahşileştirmeye yarıyordu. Noyanın gaz sancısı yüzünden 2 saat boyunca ağladığı , kedilerinde kapalı odadan ağıt yakar gibi miyavladığı gecenin sonunda ben infilak ettim. Ve ağlamaya başladım. Önce oğlumu yatıştırdım , nolur ağlama artık mahvoldum diye sonra kedileri açtım , artık serbest kalıcaklar diye . Resmen sinirlerim boşalmıştı. Zaten kedi sesi insan yavrusuna en yakın ses olduğu için çok etkilermiş bizi. Eh 3 kedi birde noyan oldu mu sana ağlayan 4 bebek: ) .. İlk bir iki gün özgürlüklerine yeniden kavuşmanın şaşkınlığından kuzuyu fark edemediler. Ama evdeki kokunun değiştiğini anladıklarını gayet net belli ediyorlardı. Beşiğin ve kuzuyu salonda yatırdığımız sallanan zımbırtının etrafını koklaya koklaya dolanıyor , kuzu ağladığında da kulaklarını kabartıp sesin kime ait olduğunu bulmaya çalışıyorlardı. Günler geçtikçe yavaş yavaş noyan kucağımda emerken bize sokulmaya başladılar. En büyük kedim kuzunun ayaklarının dibine gelip başını ayaklarının altına sürtüyordu , resmen sev beni diyordu. Yavaş yavaş kuzuyu iyice sahiplendiler. Ben kedilerimin oğlumun başında uyurken nöbet tuttuklarına şahit oldum. Ve özellikle ben mutfağa , banyoya gittiğimde mutlaka biri yanında bekliyordu. Özellikle ufakken asla ve asla ağzına burnuna sokulmadılar kuzunun. Hatta bebeklerin yakalama refleksi saolsun bir sefer birinin tüylerini kavramış hayvan sadece kendini kurtardı ve kaçtı. Tırmalamak için dönmedi bile.Bu arada belirtmek isterim büyük kız adı kedi; vukaatlıdır . Benden başkasına pek yanaşmaz , hatta gayet haşin davranır ve beni çok kıskanır .

Noyanın kedilerle iletişime geçme zamanı yaklaşık olarak 5. ayına denk geliyor olmalı. Öncesinde takip ediyordu gözleriyle ama henüz bu garip tüylü hayvanların ne olduklarına karar verememişti ve ona eğlenceli gelmiyordu. Yerde kollarının üstünde kalkmaya ve yattığı yerde dönmeye başlayınca daha geniş bir açıyı da görmeye başladı elbette. Böylece kedilerin farklı hareketlerini keşfetti. Önce yanından geçerken dikkatle takip ediyor bir taraftanda kıkırdıyordu. Sonra ellerini kullanarak yakalamaya çalışmaya başladı. Herzaman olmasa da bazen yakalıyordu.Birinin bıyıklarını yakalayıp demet halinde çektiğine şahit oldum. Ancak kediler yinede tepki vermedi. Bence onun küçük bir bebek ve benim yavrum olduğunun o kadar farkındalardı ki onlarda kuzuya anne şevkatiyle yaklaştılar. Kuzum üç gün sonra 7 ayını doldurucak. Son bir aydır çılgınlar gibi emekliyor ve ben bu erken hareketlenmenin kedileri taklit etmeye ve onları kovalamaya çalışıtğı için olduğunu düşünüyorum. Ayrıca son bir aydır tutunabildiği eşyalardan destek alıp ayağa kalkmayı deniyor, bu çabası sürekli sonuç vermesede eğer mammaroo'sunda kedi yatıyorsa %100 başarılı bir kalkış yaptığını söyleyebilirim.



Evde hayvanlarla büyüyen bebeklerin motor ve duyusal gelişimlerinin daha hızlı olduğunu ve diğer bebeklere daha sıcak kanlı yaklaştığını bizzat kendi tecrübemden ötürü düşünüyorum . Bizde son durum oğlumla oyun oynarken kızlardan biri gelirse kahkahalarla onu izliyoruz yanımızdan uzaklaşırsa emekleyerek takibe başlıyoruz. Noyan kediyi bende noyanı takip ediyorum. Eğer kuzuyla oynamaya geldilerse üstlerine çıkmasına kulaklarını kuyruklarını ısırıp , cimciklenmeye müsade ediyorlar. Tüylerini çok çekiyor diye veterinerimize traşa yolladık kızları. Biri tekir olduğu için tüyler gidince ineklere benzemiş , siyamında patilerinde kahverengi panduflar giymiş gibi bir görüntü var. Oğlumun kedilerle büyümesini istiyorum. Aldığım bir iki küçük önlem (kedilerin tuvaletini ve mamalarını noyanın ulaşamayacağı bir ev alanında yerlşetirmek, tüyleri ve tırnakları kestirmek gibi) ve aşılarını atlamamak dışında oğlumun onlarla oynamasına izin veriyorum. Sokakta bile çevresinin daha farkında etrafını izliyor. Sanırım dışardayken bir kedi geçer umudu ile etrafı araştırıyor . Oğlumu kedilerle büyütme kararım beni yanıltmadı. Yarar dışında bir sonuç almadım.






Merak ettikleriniz varsa google da farklı kedi ve bebekli ev deneyimleri ile ilgili forumlarda yazılar mevcut. Ev hayvanları ile büyüyen çocuklar daha farkında , daha sorumluluk sahibi oluyorlar. haa birde  allerjik hastalıklara  daha az rastlanıyor bu çocuklarda. Ayrıca alanında uzman psikolog ve psikiyatristlerin ev hayvanı ile büyüyen bebekler üzerine bir çok araştırmaları var. Araştırma fırsatınız olursa hayvanların çocukların gelişimleri üzerine ne kadar olumlu etkileri olduğunu görebilirsiniz. Umarım her bebeğin /çocugun ileride/şimdi tüylü bir arkadaşı olur.  

9 Şubat 2014 Pazar

Paraları Sökülün ..Bebek geliyor !!

Hamile olduğunuzu haber aldığınız andan itibaren hele hele ilk bebeğinizse kredi kartınızı ve aybaşında ekstrelerinizi görünce içinizi ısıtacak bir kapana girmeye hazır olmanızı tavsiye ederim. Algıda seçiciliğiniz gelişicek ve baktığınız her tarafta sizin gibi gebeleri , yeni doğum yapmışları, hem yeni doğum yapmış hem elinde bir çocuk ve/veya fazlasıyla gezenleri görücek, bebek mağazalarının sayısının çokluğu karşısındada hayrete düşüceksiniz. Rengarenk süslenmiş , teknolojinin dibine vurmuş ürünlerle donatılmış , küçük prensiniz ya da prensesinizin üzerinde hayal ettiğiniz miniminnacık birbirinden şirin kıyafetlerin asılı olduğu mağazalar ..Yetişkinler için onca kumaş harcanarak yapılan kıyafetlerle kıyaslayıp el kadar bebekler için satılan cicili bicili tekstil ürünlerindeki etiketleri ilk gördüğünüzde oha! Yuh! Çüş ! Ama çok şirin ! Alıyorum aşamalarını katedip kendinizi kasada sırada bulabilirsiniz. Bazı mağazalar kendi kartlarınıda takdim edip sizi daha sık orayı ziyaret etmeye teşvik ederler. Öneri; çok dayanamadığınız durumlar dışında fazla alş veriş yapmayın, bebek haberini duyan herkes size bir süür bebek kıyafeti hediye olarak getiricektir. Tavsiye eğer yakınızda sizden önce bebek sahibi olmuş arkadaşlarınız varsa küçülen kıyafetleri miniğinize almak için girişimde bulunun. Çünkü özellikle yaşamlarının ilk bir yılında insan yavrusu çok hızlı büyür. Günde yaklaşık 15-30 gram arası kilo artışı olur, boyu hızlı uzar , baş çevreside aynı hızla gelişme gösterir. Sonuç ; satın aldığınız kıyafetlerin bir kısmını hiç bir kısmını da ancak 3-5 kez giydirebileceksiniz. Benim kuzum yaz bebeğiydi. Çoğunlukla body ve çorapla geçirdik günleri havalar serinleyene kadar. En sık kullanıcağınız ürün yaz kış farketmez kısa ve uzun kollu bodyler olucaktır. Biz havalar soğudukça kolları uzatıp tulumlara geçtik. Soğuk havalarda astronot denen (nie bunu demişler bilmiyorum ) tulumlardan edinirseniz dışarı çıkarken rüzgar aldı , soğuk kaptı derdiniz kalmaz, çünkü bu tulumlar gayet korunaklı , giydirmesi ve çıkarmasıda çok kolay. İtiraf ediyorum ki 6 ay dayanmış olsamda sonradan o alış veriş çılgınlığına bende kapıldım. Bu konuda harcanacak paranın bir üst limiti olduğunu düşünmüyorum.Aslında bebeklerle ilgili hiç bir üründe üst limit yok . Aldığım çoğu şeyide hiç giydiremedim. Hastane çıkışı takımların birinden iki tane olmuştu hatta , biri hediye gelmişti. Hepsini yıkayıp ütüleyip yeni bebekli bir arkadaşıma götürdüm. O da çok sevindi. Birde illa alış veriş yapmaya devam edicem diyorsanız iki markanın ürünlerini size tavsiye ederim , hem çok iyi kumaş kullanıyorlar hemde fiyatları çok uygun; f&f (kipa tesco nun giyim markası) ve H&M. Birde online alışveriş sitelerinden unnado'yu takip etmenizi öneririm. Ordada pahalı markaların indirimlerini yakalama fırsatınız oluyor. (alışveriş kapısını tamamen kapamıyorum farkındaysanız, zaten imkansız bi durum.)

Kesinlikle edinmenizi önericeğim ürün kanguru , ya da sling. Sling uzun süre rahat kullanamayabilirsiniz, ancak iyi bir kanguru uzun süre işinizi görücektir. Hamileykende bebek doğduktan sonrada en ısk duyucağınız cümlelerden biri sakın kucağa alıştırma olucak , baştan söyliyim hazırlıklı olun. Canınızdan can çıkarmışsınız , 9 ay taşımışsınız , kocaman bi göbek yüzünden aşağı bakınca ayaklarınızı göremez hale gelmişsiniz ,sabırsızlıkla gelmesini beklediğiniz kuzuyu kollarınıza vermişler .Nasıl alıştırmazsınız ? Nasıl her fırsatta koklamazsınız ? Bu yalnış bilgiyi bir kenara bırakmanızı öneririm. Bu konuda yapılmış bir çok araştırma var . Kucağa alınmayan , yatağına bırakılmış bebekler bir süre sonra ağlamayı bırakıyor çünkü ağlasalarda kimsenin gelmeyeceğini öğreniyorlar. Güven duygusunu yitirip hayata yalnız başlıyorlar. Yapılan bir çok araştırma kucakta taşınan bebeklerin zihinsel ve motor gelişimlerinin daha hızlı olduğunu , özgüvenlerinin geliştiğini ve suça eğilimlerinin az olduğunu tespit etmiş. Sadece bu konuyla ilgili bir yazıyı daha sonra sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Tavsiyem içinizdeki sesi dinleyin ve bebeğinize dokunun. Doğa herşeyi halleder. Ben babybjörn marka bir kanguru aldım çokta memnun kaldım sırt desteği olduğu için çok rahat ettim tabiiki oğlum artık ağırlaştığı için ne kadar ergonomik ve kullanışlı olursa oldun uzun süre taşıdığımda omuzlarımda ağrı olmasını engellemiyor. Kolaylıkla yıkanabilir, tek başınızada bebeği rahatlıkla oturtabiliyorsunuz. Bebeğinizi hem size dönük hem yüzü dışarı bakar şekilde yerleştirebiliyorsunuz. Oğlum şu an 6.5 aylık ve son dönemde kanguruda uyumaya alıştı. Evin içinde bir kça tur attıktan sonra başını göğsüme yaslayıp uyuyor kuzum . Sonrada yatağına aktarıyorum.



Bir diğer önemli yatırımınız bebek arabasına olucak. Malum ilk çocuk hiç bişi bilmiyorum bebek arabaları hakkında , herkes travel system al travel system al deyip duruyor . Travel system neeee! Ya dünyayımı gezicez ne sistemi .. yatırıcan bebeyi , iticen gidicek .Koyucan arka koltuğa bağlıycan kemeri durucak . Ben internetten dünyayı araştırdım öyle basit değilmiş,bir ara euro dolar takibi yaptım bazı markaların fiyatları ona endeksli , nasıl daha ucuza kaparım bu işi diye . Eşim saolsun tez canlıdır, bıktı benim bilgisayar başında bebek arabası beğenmeme , götürdü mağazaya. Ne dediysem dinletemedim . Dur dedim bakalım dedim araştıralım dedim .Kendi istedi (kaşındı) . Verdiler yanımıza bir eleman , anladılar tabi kesin alıcaz . Benim büyük oğlan (eşim) bakınıyor al beğendiğini diye elleri arkada : ) ..Tamam , hiç sorun değil hayatım dedim hemen seçiyorum. Bir sürü marka gösterdiler .araba oturağı ,bilmemne taşıma puseti ,zırtı tırtı .. Şimdi bu bebek arabalarının öyle hafif olması falan hikaye , haberiniz olsun . Hiçbiri çok hafif değil. Çok hafif olanlarda çok dandik ve devrilme tehlikesi var. 3 tekerleklilerinde devrilme tehlikesi olduğunu mega araştırmalarımı yaparken okumuştum ama kendim tecrübe etmedim. En önemlisi güvenli olması , o yüzden kıyın paraya. Ilk bir kaç ay bebeğin ısrtını ve boynunu destekliyor olmalı , malum sabi daha kafayı kaldıramıyor . Neyse ben orbit baby diye bir araba beğendim. Travel sistemmiş çocuk büyüdüğünde oturağını değiştiriceğimiz bir parçası daha var. Bebeğin yattığı yer kendi etrafında tam tur dönebiliyor. Aynı parça arabaya oturtulabiliyor. Sırt ve boyun desteği süper. Tekerlekli kısmıda kolaylıkla katlanabiliyor. Çok hafif falan değil ama ideal . Ben tek başıma rahatlıkla kaldır kondurunu yapabiliyorum. Oğlumda rahat etti arabada , biz sadece gezmek için değil uyumak içinde kullandık arabayı. Hatta halen ara sıra kullanıyoruz. Eve her geldiğimizde o tekerlekler yıkanıyor. Uyku saatinde paşanın canı orda uyumak isterse koridor salon turu şeklinde bir saat kendini sallatıp , uykuya dalıyor paşa. (anne için evde yürüyüş bandı simülasyonu). Kasadan geçtikten sonra bizimki ya benim tansiyonum düştü sanki dediydi hiç unutmam.



Favori ürünlerimden biri 4 moms'ın mammaroo'su. Yalnız erken vakit alıcaksınız ki kuzu orda yatmaya alışsın yoksa taş çatlasın yarım saat yatar üzerinde sonra bizimki gibi al beni diye kuzu kuzu bakar size : ) .. mammaroo doğumdan hemen sonra bebeğinizi yatırabileceğiniz bir ürün. 5 farklı şekilde sallanma hareketi yapıp white noise denen sesleride bünyesinde barındırıyor. White noise , yani beyaz gürültü dedikleri benim hayatımı çok kereler kurtardı. Kuzuyu nasıl uyutursanız uyutun bazı geceler saatler sürebilir. Bu beyaz gürültü bebeğin anne karnındayken dışardaki duyduğu seslere benzeyen seslerden oluşuyor. Aralarında saç kurutma makinası , elektrik süpürgesi ve araba motoru sesi bulunuyor. Su seside bu kategorideymiş hesapta ama bizimki onu yemedi. You tube da bu seslerin farklı uzunluktaki HD kayıtları mevcuttur. Çaresiz kaldığınız anlarda denemenizi öneririm mucizevi sonuçlar alabilirsiniz. Neyse 4 moms 'ın mommaroo'suna dönelim . Dediğim gibi 0. aydan titibaren kullanabiliyorsunuz , taşıma kapasitesi 11 kg. Ben ikinci çocuğuda düşündüğüm için oğlum 2 aylıkken görmeme rağmen aldım. Zira 4 moms'ın diğer ürünlerinede bakmanızı öneririm ki mommaroo içlerinde favorim. Alete aynı zamanda cep telefonunuzu da bağlayabiliyorsunuz , istediğiniz müziği ordanda çalabiliyorsunuz.



Bir diğer salınan ve benim oğlumun favorisi olan ancak mammaroo ile kıyas götürmeyecek diğer ürün fisher price'ın 2 tane dandik teli birbirine geçirip yaptığı ancak vibrasyon özelliği olan kuzununda yattığı yerden iki maymun bi file baktığı zamazingodur. Fisher price 2 tane tele neden o fiyatı biçmiş hala bilmiyorum . Ha uzun süre kullandık hala da arada kullanıyoruz ancak değer mi derseniz değmez.


Bebek beşiğine gelirsek bu konuda çok özgür davranabilirsiniz. Ben nostaljik , ahşap ancak sallanabilen bir beşik istiyordum. Doğumdan 2-3 hafta önce beşiği yatağımızın yanına tabiiki benim tarafıma kurduk. İçine de yün yatak yaptırdım. Çok para harcamanızı önermem çünkü kuzunun bunda yatıcağı süre maksimum altı ay, sonra boyları uzuyor kımıldandıkça kafaları ayakları sağa sola dönüyor ve sık sık uyandıkları için artık orda uyumak istemiyorlar. Bizim kuzu odasını kendi ayırmaya karar verdi. Önce babasını yataktan attık yanımda bir süre uyudu. Sonra yataktan tehlikeli bir iniş yaptı ve yatak odasına geçirdik. Adettendir diye dönence aldım ,bizim beşiğe olmadı , iplerle kurdelalarla bağladım öylede evlatlık gibi durdu. En son yatak odasına geçince oraya taktık. Dönenceyi takip etmiyor , ışıklarınada bakmıyor , kucağımdayken sallanan ayıları yakalamak hoşuna gidiyor ama :) .. Dönencenin kullandığım tek özelliği melodisi diyebilirim Çünkü o müziği duyduğunda uyumaya alıştığı için göz kapaklarının ağırlaşmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Lakin pille çalışıyor bu aletler ve 15 te bir şişman pillerden almanızı gerektiriyor. Fisher price a şu tel zımbırtı yüzünden gıcık olmama rağmen dönenceyide fisher price tan aldım. Unnado'yu takip ederseniz arada indirimdeyken yakalayabilirsiniz.



Gelelim bebek telsizine .. Gayet genş bir fiyat aralığı olan bu aletler ,odayı ayırdıktan sonra eliniz ayağınız olabiliyor. Her yer i phone i pad kaynarken ben i baby markalı bir ürünü tercih ettim , sadece ses ileten telsizlere göre biraz fazla ödedim ancak her kuruşuna değerdi. Bebekler acıktıklarında hemen yaygarayı basmaz önce biraz mıkırdanırlar , sağa sola dönerler , o arada yakalar doyurursanız kuzuyu geceye pirelerinizle mis gibi devam edersiniz . Ağlamaya başlarsa yüzde elli şansınızı kullanmanız gerekir. Kuzuyu sakinleştir , doyur baktın uyandı enerjini topla yor , uyutma algoritmalarını gözden geçir , uyursa pirelerinide al koşarak yatağına dön. I -baby kurulumunu yaptıktan sonra kolay kullanım özelliklerine sahip olan bir bebek gözleme-dinleme cihazı. İ phone ve i pad için uygulaması mevcut. İnternetiniz olan heryerden evde olmasanız bile kameranın görüş açısını izleyebiliyor hatta fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kamera kendi etrafında tam tur dönebiliyor ve yukarı aşağı hareket edebiliyor. Bu hareketleri i phone dan , i pad'den uygulama üzerinden kontrol edebiliyorsunuz.


Ve mama sandalyesi .. gidip öyle çok pahalı bişrey almayın. Mama sandalyesini kuzu oturmaya başlayınca ve ek besinlere geçince sık sık kullanıcaksınız. Üzerine damlamadık şey kalmıyor .Biz ikeada 30 liraya gördüğüm en kullanışlı mama sandalyesini edindik. Ek besinlere başladığınızda oturduğunuz yere örtü sermeyi unutmayın. Bizim koltuk oğlanın günlük menüsünü tahmin etmeye yetiyor.



 Bu anlattığım ürünlerin çoğunun 2. el pazarlarıda mevcut. (e-bebek.com) .Ben sıfır almayı tercih ettim çünkü süper planlı hayatımda oğlumun bir kardeşi olmasını istiyorum . Hatta az daha çıldırırsam birde tekne kazıntısı ama eşim 3 sayısından pek korkar oldu. 6. ayımızı doldurmuş olarak şimdilik tavsiyelerim böyle .. Zaten daha bu çapta bir harcamayla karşı karşıya kalıcağımızı sanmam. Zaten battık ..uzun süre taksit ödiycez :).. Sağlıcakla.. Sağlıcak demişken salıncak yok .. kuzunun tam sallanma zamanı .. - Kocaaaacıııımmmm !!?!  

5 Şubat 2014 Çarşamba

sevgili eşime cevaben 2014-2 dilekçenin dönüşü (artık kıvırıp mı saklarsın bilemedim)


                Sevgili ve çok sayın ve  pek muhterem babacık ,
6.8.2008 tarihinden itibaren   gururla hizmet vemekte olduğunuzu  belirttiğiniz evlilik kurumunuzun aile  idaresi başkanlık makamına yazdığınız dilekçeyi ivediyetle  okuduk , ihtimamla  yanıt veriyoruz. Bunca yıllık evlilik hayatımızda hergün yemek ve temizlik yapmadım, ütüden oldum olası haz etmem. Ama elimden geldiğince eksiğiniz olmaması için uğraştım . Eğer çok hasta ve yorgun değilsem yüzümü asık görmemişsinizdir. Bebek bekleyen babaların en büyk derdi olan hamikenin bitmek tükenmek bilmeyen hallenmelerinide  tarafınıza  yaşatmadığımı , karı dırdırının ne demek olduğunu ancak sözlükte bir tanım ya da  kulaktan dolma  olarak bildiğinizide  belirtmek isterim. Yine belirtmek isterim ki  başınızdan bir gebelik sonrası depresyonuda  geçmedi.  Hatta normal hayatınıza  gayet çabuk döndünüz. Arkadaşlarınızla çıktığınız yemekler , aniden  yapılan programlar  gözümden kaçmadı değil. Ben evde  eeee  eee diye bebek arabası sallarken sizin dışarda  rengi limonatayla  aynı olan  ama bardağa hızlı dökülünce köpüren ayrıca soğuk  içilen içeceğinizle  çıptıs çıptıs  müziğe tempo tuttuğunuz ya da sohbetin dibine   vurduğunuz anları gözümde canlandırabiliyorum.  yine ilave etmek isterim ki sabah erkenden  uyandığınız bütün gün  bir çok kişinin  derdine deva olma çabanız nedeni ile  gece uykularınızıda elimden geldiğince bölmemeye  çalışarak kuzunun gece öğünlerinede  kendimi tamamen adamış durumdayım.  İnkar ederseniz hakkımı yersiniz , battery  low   uyarısı  vermedikçe sizi  dürtüklemem..
Hasbelkader  kuzuyla aynı anda hastalandık . gösterdiğiniz çabanın  takdire şayan olduğunu belirtmek isterim .Bilirsiniz hep derler  , yüzme öğreniceksen  atlıcaksın denize çırpınıp durucaksın zaten yüzersin : ) yahut boğulursun. Bence siz günü gayet güzel kurtardınız  babacık. Küçük bir eğitimle  işlerin çoğunu benden daha iyi kıvıracağınıza  eminim. Hem zaten hatırlıyorumda siz dememişmiydiniz keşke ben evde çocuk baksamda sen işe gitsen diye : ) Bence  kendinizi göstermeniz için size  daha çok fırsat tanımalıyız.  Tabii   bu işi  hakkıyla öğrenmeniz gerek yoksa yatağı ıslatan çocuğun altına gazete  kağıdı  yaymayı  çözüm olarak kabul ederseniz vay halimize.
Bundan önce bir çok defa sözel olarak belirttiğiniz  kardeş arzusunuda hatırlatmadan edemiycem.  Kaşıkla  çocuk besleme , uyumayan bebeği kandırma yolları,  bu ağlıyor susturamıyorum  konulu dersleri  tarafınızıa  keyifle aktarmak istediğimi belirtmek isterim . Zira kanguruda taşıyabileceğim çocuk kapasite bir olup o kontenjanda şu an doludur.  eğitiminiz tarafımca düzenlenicek olup zaman zaman rotasyonlarla  hayatınızı renklendirmekten  oğlumda bende çok keyif alıcaz. Akşam yemeğini yeyip uyuyakaldığınız günlere  sayın .

                                                                   Gereğini  YAPARIM .
                                                                                               5.2.2014
                                                                                           (  ÖPTÜK BABİŞ  :) )

4 Şubat 2014 Salı

ilk defa hasta olduk biz..

Oğlumun uslu bir çocuk olduğunu sanırdım artık eminim kesinlikle uslu bir çocuk .Doğduğundan beri meğer hiç uyku sorunu çekmemişiz. Genelde 11 gibi uyur benim kuzum. Saat birde uyumadıysa yaramaz çocuk yaftasını yapıştırırız. Sabaha kadarda sadece karnını doyurmak için uyanır. Birkaç gun önce altıncı ayımızı doldurduk hastalıksız kazasız (bir kez ipsiz bungee denemesi haricinde) derken miniciğim ilk defa hastalandı. Kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Birkaç gundur bende hasıl olan boğaz agrısı ve kuru öksürüğü pek önemsemedim ,aslında yaklaşan hastalığın habercisiymiş. Kuzuda bir iki gündür öksürüyordu. Bebekler annelerin sabrını test etmek için garip günleri tercih eder. Huysuzluk yaramazlık yapıcaksa ya da hastalanıcaksa illa ki sizin tek başınıza olduğunuz bir günü seçerler. Bizde babanın nöbette olduğu bir günü tercih ettik elbette. Halbu ki gün harika başlamıştı. Gündüz uykularına dalarken biraz zorlansada ben beşiği sallamaktan , sallarkende o gece iki kişilik yatağa çapraz yatma hayalini kurarken hiçte şikayetçi değildim. Akşam saatlerinde kuzunun öksürüğü bir derinlik kazanmaya başladı. Araya katılan hapşırıklarla daha da renklenen öksürürklerimiz eşliğinde gece yarısını kuzuyu uyutmak için ne numaralar yapabilirim sorusunun cevabını arayarak geçirip yeni güne başladım. Aralarda da arayıp babamıza rapor verdik. O da nöbette çok merak etti , eve de gelemiyor diye.Birde telefondan direktif vermeye niyetlendi hastaneye gidelim hemen diye ama çocuğun ateşi yok , şimdi acile git saatlerce bekle onca daha hasta çocuğun arasında kal ,çocuktan kan idrar istesinler , kan alınınca ağlasın , sen ağla.. stres ..idrarı zaten almayı hiç becereme , gerek yok demem üzerine sonradan toparladı kendine geldi. Babalar annelere kıyasla daha bi stres oluyorlar ama sallayınca geçiyor . Saat 02.00 a kadar arabada sallama sonucu dört kez başarıyla uyuttuğum oğlumu güvenle yatağına yatırıp odadan her çıkışımda bir kere daha uyandı. Ve başa döndük. 2.30da yatak odama sonunda ulaştım. Başucu lambam yanıyor, kitabımı ve sırnaşık kedilerimizi kaçırmak için kullandığım lavanta kokulu banyo sonrası spreyimi yastığın yanına saatler önce koyup hazırlamıştım. Terliklerimi çıkardım yatağa uzandım, yorgana dolanıp kitaba uzanırken önce kediler davrandılar yanına yatıcaz sev bizi diye. Spray saolsun onları kaçırdık .Bir an için sessizlik hakim oldu ve odadan kuzunun sesi gelmeye başladı. Yerimden hemen fırladım. Karnını doyurdum , su verdim. Uyudu. O gece yaklaşık yarım saatte bir olmak üzere uyanan kuzuyu pışpışla , kucakta salla , bebek arabasında salla ,kucakta evi tavaf et tekrar mama ver salla fiillerini gerçekleştirerek geçti. Koridor da kat ettiğim mesafe sabaha karşı artık bana edirne istanbul seyahati gibi geliyordu ve ben jet hızıyla hareket etmek zorundaydım. Bir umut gündüz uyuduğunda bende uyurum diye avuttum kendimi ama elbette olmadı. Geceye göre nispeten daha rahattık. Ben bilmemkaçıncı kahvemi aç karnıma içmiştim. Kuzunun iştahı yerindeydi. Saolsun çok yormadan ne versem yedi. Ama öksürmeye ve arada huysuzlanmaya da devam etti. Termometreyi ve emektar steteskobumu elimin altında bulundurdum ,her fırsatta ateşini ölçüp sırtını dinledim yavrunun. Akşam babamız geldi , ben perişan haldeyim. Ensemdeki saçlar kuzunun minik elleriyle çekilmekten yumak olmuş. Saolsun devraldı nöbeti halime acıyıp. Banyo yapıp uyudum bir-iki saat. Kuzu bir önceki gece beni telef ettikten sonra kendini daha da bir geliştirmiş olucak ki ikinci gece iki yetişkin projesini başlattı. Ayakta sallanmayı zaten sevmiyor. Arabada uyutmaya alıştırmışız. Gözleri kıpkırımzı olmuş ama hala direnişte. Kucağımıza alıp sakinleştiriyoruz. Arabaya koyarken yine KaFa1500 (harrynin süpürgesi) yutmuş gibi dikilip çığlıklar atıyor. Ne biberonla kanıyor , ne emzikle.. Sonunda dişleri çıkarken sürdüğümüz jelden sürdük biraz ağzına, yalanırken uyudu. Ama her öksürükle yeniden uyandığı için bizim nöbet devam etti. Sabah telef edilmiş iki yetişkin olarak uyandığımızda baba çalar saatin sesini hiç duymadığından saat 9 olmuş ,kuzuda öksürüp ağlayıp tekrar uyutulmaktan farımış halde olmasına rağmen hala yatağında güreş tutuyordu. Üzerine ne giyip çıktığını bile hatırlayamadığım babayı işe apar topar yolcu ettik. Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler ya.. nolucak yalnız çocuk bakıyorsun, keşke ben evde olsam sen çalışsan diyen adam kuzunun exorcist haliyle bir gece geçirdikten sonra imana geldi. Rapor almış eve gelmiş yardıma . Annemiz bizim , anaların hakkı ödenmez diye boşuna demiyorlar filan dedi saolsun, beni yatırıp tekrar dinlendirdi. Zaten bir kuzu öksürüyor , bir ben.. hapşırıklarımız öksürüklerimiz yarışıyor. Biraz tıbbın mucizeleri , biraz bitki çaylarından faydalanarak uyandığımda yepyeni biri gibi kalkmayı başardım. Baba kuzuyu kanguruya koymuş, evdeki tüm biberonları tüketmiş , meyvesini yediremedim ben bunun diye dem vuruyordu salonda . Tam biberonları yıkayıp ortalığı toplamayı gözüme kestirmişken , baba sen kuzuyu al ben hallederim kalanları diye atladı. Kuzuyu bana sattıktan ! Sonra nerdeyse hiç görmediğim bir hamaratlıkta mutfağı topladı , bberonları yıkadı ve yemek yaptı. Yemeğimizi yedikten sonra da salondaki kanepede inzivaya çekilmek için izin istedi. Müsaade sizin dedim , deliksiz uyumuşum 2-3 saat , seni mi kırıcam babacık :)..Gün içinde kuzuya rahatlasın diye bir kaç kez ilaç vermek zorunda kaldık. Yavrum tadını beğenmiyor , ağzını açmıyor , burnunu sıkıp vermeye çalışıyoruz koluyla kaşığa vuruyor, bu kez kollarını tutup burnunu sıkığ ağzını açtırıyoruz . Ağlayıp ortalığı yıkıyor. Sonra alıyorum kucağıma sümüklerini bi yandan çekip bi yandan omzuma silip rahatlıyor. Ağlaması kesilince çok bağırdı diye öksürük artıyor .Baba uyuklarken kuzuda biraz uyukladı. Bende yanlarında biraz ayaklarımı uzattım (10 dakika) sonrada rutin ev işlerinden yapabildiklerimi elden geçirdim. Akşam banyosunu yaptırıp yeni kıyafetler giydirdik. Biraz rahatladı. Sonra yeni işkence metodu bulduk ,burnu biraz tıkanır gibi oldu , serum fizyolojik sıkalım vakitlice de tıkanmasın tam dedik. Bir posta daha ağlattık kuzuyu. Gece biraz keyfi geldi. Oyun oynadık ,bu sefer onun istediği kadar televizyon izledik ve gece öğününü yedirmek için bildiğimiz diğer maymunlukları yaptık . Babamızı erken yatırdık ki benim pilim biterse çıldırtıcak bi veli kalsın kuzuya diye. Gitmeden babamız tarafımıza 2014 /1 olarak numaralandırdığı gelen evrakı takdim etti. Aynen aktarıyorum;
Aile İdaresi Başkanlık Makamına,(hımm bana hitap ediyor)
Muhterem karıcığım, 06.08.2008 tarihinden itibaren hizmet vermekte olduğum ve gurur duyduğum aile iş istihdamı ile ilgili olarak nacizane aksaklık tespitim bulunmakta.
İş bu dilekçeye konu olan benden olma senden çıkma huysuz oğlum nomin paşanın bakımına istihdam edilmem bu konudaki düzeltilemez yeteneksizlik , bilgi ve tecrübesizliğim ortaya çıkmıştır. Bu durumda bilgi beceri ve yeteneklerim göz önüne alınarak daha uygun hizmet alanlarına istihdam edilmem gerekliliğini gerek siz gerekse benim memnuniyetim ve ailemizin ve muhterem ailemizin babası nazicane ben açısından hayati öneme haiz olduğunu düşünmekteyim.
Gereğini arz ederim.


Yüzümde bir gülümseme , bu gece ki nasıl uyumak istiyorum bulmacasını çözmeye başladım. Takribi 3 saat sürdü kuzunun uykuya dalması. Kucağımda gezerken başını omzuma koydu , sümüklerini üstüme silip saçlarımı minik parmaklarıyla yolarken uyudu. Korkarak yatağına koydum. Ama şansım yaver gitti. Minik kuzular , hastalığınız dert oluyor bize.. Burnunuzu çekmeyi bilmiyorsunuz , sümükleri çıkarmayıda .. kendi öksürüğünüzden korktuğunuz oluyor.. Ateşiniz çıksa , bizim eteklerimiz tutuşuyor. Eminim her annenin gördüğü en güzel en sevimli sümüklü burun kuzusununkidir , ama siz yinede hasta olmayın e mi..??





1 Şubat 2014 Cumartesi

Gebelik ve Evcil hayvan sahibi olmak.

Gebelik ve kediler : )

Benim tam üç tane dişi kedim var. En büyük kızım ,'kedi' ve 'kızım' diye çağırırım , 3 haziran 2006'da ellerime doğdu. 50 kuruş kadar suratı, minnacık kulakları ve pespembe burnu ve diliyle özellikle esneyince insanın içinin yağlarını eriticek sevimlilikteydi. O zamanlar fakültede öğrenciydim. Beraber ders çalışırdık. Yanıma uzanır , bir patisini kucağıma diğer patisinide okuduğum kitabın üzerine koyardı. Beraber bitirdik fakülteyi. Sonra evlendim beraber başka bir şehre göç ettik. Eşim kedileri köpekleri uzaktan sever. Kedimde biraz bana düşkün hem kıskanırdı eşimden hemde eşim kediye nasıl dokunulur pek bilmediğinden hırçın davranırdı ona. Ama yinede iyi anlaşıyorlar , birbirlerinin yaşam alanına saygı gösteriyorlardı. Yatakta onun yattığı tarafa yatmıyordu kızım. Koridorda karşılaşınca birbirlerine yol veriyorlardı. Aralarında sınır ihlaline karşı gizli bir anlaşma vardı işte. 2009 sonbaharı , pet fuarı açmışlar . Her türlü hayvana deliren ben elbette ki hayatımda ilk defa gördüğüm bu afişi takip ederek fuara gittim. Birbirinden sevimli kediler , köpekler , rengarenk papağanlar , zaten ana baba günü. Çocuklar heryerde hayran hayran bakınıyor. Kimisi bana bunu al diye ağlıyor. Hanvanıcklar o kalabalıkta nolduğunu pek anlayamamış . Işıkların altında biraz teirgin , biraz belki burdan kurtulurum diye zorunlu bir sevimlilik takınmış duruyorlar. Standın birinde cam ufak bir akvaryumda !! bir sürü yavru siyam kedisi gördüm. Sanırsın su kaplumbagası , üst üste doldurmuşlar garibanları birini kucağıma aldım. Başladım adamla kavga etmeye . Kedi akvaryuma konur muymuş hiç ? Böyle hayvanlara işkence ederek ticaret yapıyorlar. Birinide kucağıma aldım o sırada. Adam 3 aylık diyor ama taş çatlasın bir buçuk. Yavruyu ayırmışlar anasından satmaya getirmişler. Taktı tırnaklarını t-shirtüme ayrılmıyor. Eşimi aradım . Ben kedi alıyorum haberin olsun diye. Oda anlamamış ne dediğimi acelesi varmış ameliyata mı ne giricek. Tamam tamam , naparsan yap dedi kapadı telefonu. Kediyi aldım, bi taşıma kabı, yeni yavru için mamalar sırtlandım hepsini döndüm eve hımbıl hıkış. Benim büüyk kız hiç yadırgamadı, hatta bir annelik içgüdüsüyle onu büyütmeye başladı. Akşam eşim geldi. Şok! Evde bir kedi daha var . Öyle ufak ve sevimli ki dayanamadı. Yavaş yavaş sevmeye dokunmaya kucağına almaya başladı. Ailemizin yeni üyesi sütlü kahve rengindeki kedimizin adını whiskey koyduk. Hayvan tacirinden bir kedi , bir kedidir kurtarabilmiştim. Ama yeni kuzu aynı hafta içinde hastalandı. İkimizde uyumadık . Serum taktık vitaminler verdik başında bekledik. Eşim kedilere whiskey sayesinde alıştı. Böylelikle büyük kızlada aralarındaki politik iletişim biraz daha samimi hale döndü. Siyam kedilerinin özelliğiymiş, 6 ay boyunca öyle hareketli olurlarmış ki kök söktürürlermiş sahiplerine . Ortalıkta dolu bardak bırakamıyorduk çünkü devriliyordu. Küçük hanım koridorun bir ucundan diğer ucuna sanki havai fişeğe binmiş gibi koşuyordu. Gerçekten 6. ay doldu whiskey uslandı. Büyük kedimizin kankası oldu . Ve ben eşime kedi sevgisini aşıladım. Gece uyurken whiskey onun tarafına , kedi benim battaniyemin üstüne yatıyordu. O zamandan beri, çılgınsın sen evde kediyi napıcaksın? Evde 2 kedi haaa!! diyenler oldu. Neyse benim aşıladığım kedi sevgisi eşimin içinde yeşerdi yeşerdi . 2010 da en minik üyemiz ne cins olduğu belli olmayan ama eşime iran kedisi diye sattıkları vodka ailemize katıldı. Kirli beyaz kocaman mavi gözlü bir tüy torbası. Büyük kızla pek iyi anlaşamadılar ama whiskeyle araları çok iyi. Halada aynı şekil devam ediyor. Neyse ..yine elşetiriler ...Ne üç kedin mi var ?? Napıcaksın üç kediyle? Artık çocuk yap , kedilerine at .Ya napıcam üç kediyle bakıyorum , seviyorum .İmkanım olsa evim daha büyük param daha bol olsa daha çok kedi alır bakardım .Ayrıca nereye atayım?? Sokakta hiç yaşamamış hayvanlar , balkona yapay çim serdimde 1 hafta üstüne basamadı garibanlar. Eleştirilerin çoğunu kulak arkası edip , bir kısmıyla oturtma yaptıktan sonra 3 kedili ve akvaryumlu hayatımıza devam ettik (eşim balıkseverdir : ) tam bir akvaryum sevdalısı...) 2013 kasım ayında minik kuzumuzun haberini aldık. Yola çıkmış geliyormuş. İşte teyzeler ablalar bir kısım topluluk bir kaç deneme daha yaptı . Ağzına tüy kaçar , hasta olur .. Şimdi işin bilimsel kısmına geçelim evde evcil hayvanınız varsa öncelikle hayvanların iç dış parazit aşılarını ve diğer gerekli aşılatını yaptırmanız gerekir. Hem sizin(özellikle gebe iseniz ) ,hem evin diğer bireylerinin sağlığı için bu kadarı yeterli . Gebelikte en önemli , size en büyük sorunu oluşturucak olan Toxoplazma gondii olarak tanınan parazittir. Biraz kitabi bilgilerimiza başvuralım . Bulaşması pişirilmemiş çiğ etlerin yenmesiyle ve kedi dışkısının ve kedi dışkısıyla temas etmiş herhangi bir eşyanın ellenmesiyle ağız yoluyla olur. Köpeklerle bu hastalığın direkt bir ilgisi yoktur. Gebe kişiler bu yollarla enfeksiyonu alırsa enfeksiyon plasenta yoluyla bebeğe de geçebilir.

Kedilerde malesef bu parazitin ana konağı ve taşıyıcısıdır. (Günah keçileri)

Kedi barsağında parazitin sporozoit denen formları bölünerek çoğalır ve ookist halinde dışkı ile dışarıya atılırlar. Bu ookistler dış ortama oldukça dayanıklıdır.Yani çamaşır suyuyla sildiğiniz yüzeyde bile canlı kalabilir. Dış ortamdaki herşeye bulaşabilir ve oradan da ağız yoluyla insana geçebilirler. Bulaşma az pişmiş yada pişmemiş çiğ etlerdeki parazite ait doku kistlerinin ya da yıkanmamış meyve ve sebzelerin üzerindeki ookistlerin ağız yoluyla alınmasıyla olur. Toprakta yada kedi pisliğinde bulunan ookistlerin de ellere bulaşmasıyla ağız yoluyla parazit alınabilir.

Bu enfeksiyon 5-18 gün süren kuluçka döneminin ardından normal sağlıklı çocuk ya da yetişkinlerde bir sorun yaratmadan çoğunlukla farkedilmeden geçirilir ve tedavi gerektirmez. AIDS gibi bağışıklık sistemini bozan bir hastalığı olan kişilerde ve gebelik sırasında bebek açısından sorun yaratabilir. Aslında insanların neredeyse yarıya yakını yaşamlarının herhangi bir döneminde toxoplazma ile enfekte olurlar ama çoğu kişi de herhangi bir belirti vermez. Genellikle grip benzeri ateş, yorgunluk, halsizlik, kas ve eklem ağrıları gibi hafif belirtilerle kendiliğinden iyileşir.

Ortalama olarak her 1000 gebelikten 1-2 sinde gebelik sırasında akut toksoplazma enfeksiyonu geçirilir. Gebelikte geçirilen enfeksiyonlar da aynen diğer insanlarda olduğu gibi çoğu zaman farkedilemez ve annede şikayetlere sebep olmaz.

Bebeğe ne gibi zararlar verebilir?
Enfeksiyon ilk 3 ayda bebeğe %15 gibi düşük oranda geçebilir. İkinci trimesterde bebeğe geçiş oranı %30, üçüncü trimesterde geçiş oranı %60'tır. Fakat ilk trimesterde bebeğe geçen enfeksiyon daha ciddi sorunlar yaratır. İleri aylarda geçen enfeksiyon daha az sorunlara sebep olur.
Gebelik oluşmadan önce geçirilen enfeksiyon gebelik açısında risk yaratmaz.

Bebeğe geçen enfeksiyon düşük, rahim içerisinde ölüm, beyin hasarı, hidrosefali (beyinde su toplanması), serebral kalsifikasyon, görme problemleri (koryoretinit), zeka geriliği, işitme problemleri, gelişme geriliği, karaciğer ve dalakta büyüme, pnömoni, myokardit, döküntü gibi problemler yaratabilir.

Hastalığın klasik üçlü hasarı yani triadı 1. hidrosefali (beyinde su toplanması), 2. intrakranial (beyinde) kalsifikasyonlar ve 3. koryoretinit (göz hasarı)'dır.

Bazı bebeklerde gebelik sırasında yada doğumdan hemen sonra yapılan testlerde enfeksiyonun bebeğe geçtiği ispatlandığı halde herhangi bir hasar yada anomali gözlenmemiştir.

Bazı bebeklerde ise doğumda bir anormallik izlenmemesine rağmen uzun dönem takiplerinde yıllar sonra görme ve işitme problemleri, nörolojik hasarlar izlenmiştir.

Annede enfeksiyonun tanısı:
Annede parazitin kendisinin yada parazite karşı oluşmuş antikorların tespiti için bazı yöntemler vardır. Bunlar fare inokülasyon testi, hücre kültürü, parazit antijenlerinin belirlenmesi, PCR ile parazit DNA'sının belirlenmesi gibi testlerdir. Annede parazite karşı oluşmuş antikorların tespiti için Sabin-Fendman testi, İFAT, İHA, EIA, ISAGA, ELISA gibi çeşitli testler mevcuttur.

Bu yöntemler ile tespit edilen antikorlardan IgM enfeksiyonun yeni geçirildiğini gösterir. IgG antikoru ise eskiden geçirilen ve bağışıklık kazanılmış enfeksiyonu gösterir. Fakat bu antikorlar her zaman çok net bilgi vermeyebilir. IgM antikoru bazen enfeksiyondan sonra 1-2 yıl boyunca pozitif kalabilmektedir. Bu durumda Toksoplazma IgG avidite testi ile enfeksiyonun ne kadar zaman önce geçirildiği hakkında bilgi edinilmeye çalışılır. Avidite testinin yüksek olması enfeksiyonun en az 3 ay önce geçirildiğini gösterir. Avidite testinin düşük olması enfeksiyonun son 3 ay içerisinde geçirildiğini gösterir.

IgM pozitif, IgG negatif ise bu büyük ihtimalle yeni geçirilmiş bir enfeksiyondur. Hem IgM hem IgG pozitif olan durumlarda test 3 hafta sonra tekrarlanarak antikor titresinde 4 katlık artış olduğu izlenirse bu da yeni enfeksiyon olduğunu ifade eder.

Hem IgM hem IgG antikoru negatif olan kişiler hiç enfekte olmamışlardır ve parazitle karşılaşırlarsa enfekte olma riskleri vardır o yüzden bu gebeler kedi dışkısı, çiğ ve iyi pişmemiş etlerden uzak durmalılar.

Bebeğinizde enfeksiyonun tanısı ;
Enfeksiyonun fetusa geçip geçmediğinin tespiti bazı testlerle mümkün olabilmektedir. Bunlar fetusun kanında parazitin yada IgM antikorunun tespiti yada amnios sıvısında parazitin PCR ile tespiti gibi yöntemlerdir.

Ayrıca enfekte olmuş fetuslarda yukarda anlatılan anomalilerden bazıları ultrason ile de gözlenebilmektedir.

Gebelikte enfeksiyon geçirildiğinde ne yapılmalı?
Gebelikte geçirilen toksoplazma enfeksiyonunun bebeğe kesin zarar vereceği söylenemez, risk yukarıda anlatıldığı gibidir. Bu sözkonusu risk aileye anlatılır, konuşulur ve aile gebeliğin sonlandırılmasını ister ise gebelik sonlandırılır. Aile gebeliğin sonlandırılmasını istemez ise antibiyotik tedavisine hemen başlanmalı ve doğumdan sonra bebeğe de antibiyotik verilmeye devam edilmelidir. Antibiyotik tedavisi bebeğin etkilenmesini önleyemez fakat bebekte oluşacak etkilerin şiddetini azaltır. Bu hastalık için spiramisin, primetamin ve sulfadiazin antibiyotikleri kullanılır. Mutlaka hekiminize danışın. (Burdaki bilgiler tamamen yol gösterici olması için yazıldı , kendi kendinize hekimlik yapmayın , biz boşuna mı okuduk ?? )

Ben gebeliğimi öğrendikten sonra toksoplazma anitikorlarıma baktırdım. Hem İgM hem İgG negatifti. Yani çok dikkatli davranmam gerekiyordu. Çok zorda kalmadıkça dışardan yememeye ve evde hazırladıklarımında temizliğine çok dikkat ettim ve bir süre sokak hayvanlarındanda uzak durdum. (sevdiğimi anladıklarından herhalde nereye gitsem bi kedi bi köpek mutlaka takılır peşime)

Hamile olmanız evcil hayvanlarınızdan  vazgeçmeniz demek değildir Benim kedilerim bana çok bağlılar ve tüm gebeliğim boyunca olduklarından  çok daha sakin davranışlar gösterdiler.  göbeğim büyüdükçe  onlarda   göbeğime daha yakın yerlere yatıp  benimle uyuklamaya  başladılar. 
Korunmak için ne yapalım ?? (Bu sorunun cevabı  kedileri sokağa atalım  köpeklerin kuyruguna  teneke bağlayalım ki   gelirlerse sesi duyar kaçarız degildir )
Gebelikte evde kedi besleyenlerin bazı hususlara dikkat etmesi gerekir:
Kedinin dışkısı ile gebeler temas etmemelidir. Kedinin dışkısını ve kumunu evde gebe olmayan kişiler temizlemeli. Kediye dokunduktan sonra ellerinizi sabunla yıkamalısınız. Köpeklerle bu hastalığın direkt bir ilgisi yoktur ancak kediyle veya kedi dışkısıyla temas etmiş bir köpekten de enfeksiyon alınabilir.
Çiğ et ya da az pişmiş et, salam, sucuk gibi yiyecekleri yememelisiniz.
Çiğ etle çıplak elle temas sonrası ellerinizi iyice yıkamalısınız.
Çiğ eti kestiğiniz bıçakları iyice yıkamalısınız.
Meyve ve sebzeleri bol su ile yıkayarak yemelisiniz ve bunları elledikten sonra da ellerinizi yıkamalısınız.
Kediler dışarı çıkarılmamalı ve konserve besinlerle beslenmeli.
Bahçe ve toprak ile çıplak elle temas edilmemeli, temas edilse bile eller iyice yıkanmalıdır.
Eller ağıza ve göze sürülmemelidir.

Ookist taşıyabilecek sinek ya da böceklerden korunmak amacıyla pencere filtreleri kulllanın.